Top
26/01/2023

Samson'un saçları

B.

Kitab- ı Mukaddes'in Hakimler kitabında anlatılan bir hikayedir; Simson olarak geçer. Gelgelelim Hollywood bize bu kahramanı Samson olarak tanıtmıştır.

İnsanüstü gücüyle yüzlerce düşmanı kahvede bilen bir Yahudi'dir Samson. Düşmanları hileyle Samsun'un gücünün kaynağının saçları olduğunu öğrenince saçlarını keser ve esir ederler, gözlerine mil çekerler. Fakat Samson'un saçları yine uzar ve putlarla dolu tapınağını sütunların yıkarak düşmanlarını da putlarını da yok eder.

Samson'un insanüstü gücünün kaynağı saçlarıdır. Saçları kesilince Samson, Samson olmaktan çıkmıştır.

Kurumları sahada güçlü kılan olmazsa olmazlarından arındırdığınız demde özüne dokunmuş olmazsınız ancak onları saçları kesilmiş Samson'a çevirebilirsiniz. Kendilerinden din diye bahsettiğimiz kurumların hiçbirisi İslamiyet kadar bu sıfatı taşımaya layık değildir. Zira İslamiyet bir tarafıyla kurumsallaşmamış yani hiyerarşik bir yapıya sahip olmayan, yani son derece bireysel, fakat aynı zamanda cihanşümul iddiaları olan bir dindir; en önemli ve ayırt edici özelliği ise müntesiplerinin gündelik hayatını tanzim eden bir şeriata sahip olmasıdır. Dilerseniz diğer din diye bildiğimiz kurumlar ile İslamiyet'in bu taraflarını mukayese edin. Bir parça Yahudiliği benzetebilirsiniz İslâmiyet'e, fakat onun da yayılmacı olmayan karakteri, yani Allah'ın bütün kullarını kendine davet etmeyen yapısı İslamiyet'le boy ölçüşemez bir kurum olarak karşınıza çıkartacaktır bu kavim inancını.

Yapısal olarak bu kadar güçlü bir dini, sosyal sahada zayıflatmanın yolu Samson'un saçlarını keser gibi güç kaynaklarını kesmektir. Bizim güç kaynaklarımız açık. Son derece tutarlı ve çelişkisi olmayan itikadımız, gündelik hayatımızı ve ahlak kodlarımızı tanzim eden şeriatımız ve bizi bu itikat ve şeriat minvalinde yaşamaya sevk eden anneannelerimiz.

Geçtiğimiz yüzyıl akaidimize ve şeriatımıza karşı yürütülen büyük mücadele ile geçti. Nihayetinde İslam toplumları eskisi kadar sarsılmaz inanca sahip fertlerden oluşan toplumlar değildir. Üstelik gündelik hayatlarını yaşama noktasında şeriattan uzaklaşmışlardır.

Buna rağmen Müslümanlar hâlâ çok güçlü ve İslâmiyet'e çok bağlı zira ananeleri kendilerini bu dinden uzaklaşmamak noktasında sürekli ikaz etmekte.

Bu sebeptendir ki Berlin duvarının yıkılması sonrası dünyada mücadelemiz bir asır önceki gibi akaidimize yahut şeriatımıza karşı değil ananelerimize karşı yürütülegeldi.

İşte şimdi son sığınağımız olan aile kurumumuza kadar dayanmış bir kavga ile karşı karşıyayız. Aileye kadar ricat ettik, sırtımız evimizin duvarlarına dayandı.

Son kavgamızı ailemiz içinde vereceğiz. Bu hiç bilmediğimiz bir kavga. Bundan evvelki kavgaların hepsine antrenmanlıyız, nasıl kavga edilir biliyoruz. Ancak burası son derece zor ve yıpratıcı bir kavga sahası. Zira hiçbirimiz çoluğumuza çocuğumuza karşı nasıl mücadele edeceğimiz noktasında fikir sahibi değiliz; dahası çoluğa çocuğa karşı mücadele mi edilirmiş diyecek kadar meseleyi henüz anlamadık. Onlar için onlara karşı garip bir mücadele bekliyor bizi.

Çok yıpratıcı, çok zor...

Tek tesellimiz filmin sonunu biliyor oluşumuz.

Vel akibetu lil muttakin!

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları