Top
24/02/2020

Suyu içme vakti gelmiş olmalı

Meşhur hikâyedir,

Çinli bir hükümdarın rüya tabir eden bir hakîmi varmış,

Bir gün, bir rüyayı tabir etmiş:

Bir hafta sonra bir yağmur yağacak, ondan içen delirecek.

Tekneler kurulmuş, sarnıçlar doldurulmuş, su stoklanmış.

Hakikaten içen delirmiş, içen delirmiş…

Hükümdar sarayın surlarından etrafa baktıkça, kafasına huni takmış etbaını görmekteymiş.

Büyük elem.

Velakin kendisi, sarayında emniyetteymiş.

Bir gün kapıcısı delirmiş “Buna da dayanırız” demiş, kendini surların ardında emniyete almış.

Deliren halk kralın sarayını taşlıyor, bir yandan da “deli kral” diye topluca nara atıyormuş.

Halk haksızdır diyemeyiz, neticede deli dediğin objektif hakikatten sapan adam değildir. Ona sapkın derler… Deli, ekseriyete ayak uyduramayan adamdır.

Deliler içindeki akıllı da elbette, hakiki deli olsa gerektir.

Her ne ise, hükümdar bu durumdan çıkış yollarını araştırırken, bir gün karısı odaya huniyi takmış ve girmiş.

“Getirin şu sudan ben de içeyim” demiş talihsiz hükümdar.

Serde akademiye intisap etmişlik var ya kamu içinde bir akıllı biziz.

Bu sert eleştiriyi, yalnız bana mahsus tutarsam kendime, haksızlık etmiş olurum.

Bir şekilde kendisini akademiye salik gören herkes, aşağı yukarı aynı akıllı adam pozlarını takınır.

Öyle sanıyorum ki, bu tutum akademinin tabiatına vabestedir.

Korona virüsü bütün dünyayı kasıp kavuruyor.

Fakat ancak, Amerika ile kanlı bıçaklı olanlar arasında ciddi oranda yayılıyor.

Komplo teorilerine iştirak etmeyelim, aklı başında analizler yapalım diyoruz.

Akademisyeniz ya…

“Elbette bu bir biyolojik silah değildir, olsa olsa önüne geleni yeme alışkanlığının bir sonucudur” diyoruz.

Aksini söylemek ağırımıza gidiyor.

Ciddiyetsiz bir şey söylemiş gibi hissediyor olmak, akademik haysiyete dokunuyor.

Seninki, bütün dünyayı Armagedon’a götürmek için elinden geleni yapıyor.

Bu tespiti yapmak zül addediliyor.

Neticede sosyal medya yavesine kolu kaptırmış gibi hissettiriyor.

Deli olan biz değiliz hâlbuki Armagedoncu amca ama olsun, bunu söylemek bir bayağılıktan hissemend olmak gibi duruyor karşıdan.

Aynı tutum Gezi zamanında da yakamızı bırakmamıştı.

Otpor, Soros vb. diyenlere burun bükenlerimiz olmuştu.

Kimimiz ise ihtiyatlı davranmıştık.

İkna olanlarımız hangi kertede ikna oldular hatırlamıyorum.

Fakat hatırladığım ve anladığım şu:

Kocakarı imanının ve irfanının akademisyenin, analizinden daha isabetli yahut daha hızlı isabet sağlayan bir yönü olduğu gerçeği ile kırk kez karşılaştık geçtiğimiz süreçte.

Aklı başında, ayakları yere basar ve objektif kalabilmek adına ahmak yerine konduğumuz nice hadiseye şahit olduk.

Evet, analiz akla uymuyor, söylenen saçma geliyor. Fakat bu yaşananların saçmalığından neşet ediyor zaten.

Eskisi gibi meydanda bir düşmanın ve bir muhatabın yok.

Her yerde her surette muarız olarak, karşına çıkan kimseler tarafından tertibe uğruyorsun.

Ve aklı başında analiz yapma çabası, bir şekilde bu tertibin talep ettiği sonucu doğuruyor.

Şimdilik burada keselim ve şu soruya cevap arayalım:

Ya kendini akıllı zanneden bizler...

Asıl deliler bizsek…

Su içmekle düzelir miyiz? Deli bildiklerimize uyarsak akıllanır mıyız?

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları