Top
23/11/2023

Biricik Holokost ve Habermas

B.

Habermas demişken, tarihe "Tarihçiler Tartışması" (Historikerstreit) olarak geçen hadiseyi hatırlamakta fayda var. Bu, 1986-87 sürecinde dönemin Federal Almanyasında Ernst Nolte'nin başını çektiği bir grup tarihçi ile Jürgen Habermas arasında geçen ve Alman kamuoyunun geniş kitlelerini cezbeden bir tartışmadır.

Söz konusu tartışmanın esası, Holokost'un gereksiz abartıldığını savunan bir grup tarihçi ile bunlara karşı ortaya konulan reaksiyondur. Devir, yetmişlerden beri süren neokonzervativizm tartışmalarının zirveye ulaştığı, Berlin'e Alman Milli Müzesi açmak isteyen Helmuth Kohl'ün tepkiyle karşılandığı seksenlerdir. Üstelik bu dönemde henüz Holokost'un boyutlarıyla ilgili yapılmış tek bir bilimsel araştırma yoktur. Mesele öyle bir tabudur. Böyle bir ortamda, Nasyonel Sosyalizm uzmanı Ernst Nolte ortaya bir tez atmış ve Holokost un elbette son derece büyük ve acı bir hadise olduğunu ancak dünya tarihinde buna benzer pek çok acı hadisenin yaşandığını, dolayısıyla Holokost'un dünyanın gelmiş geçmiş en kötü hadisesi olarak sunulmasının bir gerçekliğinin olmadığını; hatta Bolşevik katliamlarının Holokost'a eşdeğer derecede zalimce ve kötü katliamlar olduğunu, ancak Holokost konuşanların bu hadiselerden hiçbir zaman hak ettiği derecede yoğun şekilde bahsetmediğini dile getirmiştir.

Günlük ve haftalık gazetelerin sütunları bu andan itibaren bu tartışmanın yorumlarıyla dolmuş, hatta haftalık gazete ZEIT'ta yayınlanan makalesinde Jürgen Habermas "Holokost'un biricikliğini ve emsalsizliğini" savunmuştur.

Bu savunu, Holokost'un biricikliğine gölge düşürmesi muhtemel her türlü özdeş hadiseyi hafifletmeyi esas alan bir koruma kalkanına sahiptir. Şüphe götürmez şekilde büyük bir katliam ve insanlık ayıbı olan Holokost, adeta bir imtiyaza sahipmiş gibi bir konumda tutulmaktadır. Tevekkeli değil, batıda Holokost hadisesini birincil gündemi yapan merkezler, Ermeni Soykırımı iddialar hiçbir zaman yüksek sesle dillendirmemiştir. İsrail'in yıllardır süren sistematik soykırımının uluslararası toplum tarafından algılanması da benzer bir dirençle karşılaşır. Holokost'u gölgede bırakması muhtemel bir imaj çizilemez. İsrail, dilediği kadar cana kıysın, bu cinayetleri sistematik şekilde işlesin; bu şenaatin soykırım sınıfında değerlendirilmesi katiyyen düşünülemez. İnsanlık tarihinin en büyük yüz karalarından birini, canlı yayında izliyoruz. Üstelik biteviye nefret mesajlarını, İsrail çevrelerinin "daha çok kan akıtacağız" mesajlarını, öldürülen çocukların cenazelerini kutlamalarını midemiz kalksa da yutuyoruz. Bu, biricik Holokost'un rakipsiz olması gerektiği savıyla mümkün kılınıyor. "Ne oluyor kardeşim?" diyen engizisyon karşısına çıkarılıyor.

Sizin Habermas bu engizisyonun Bernardo Gui'sidir. Bu yazı, sevgili Yavuz Aytekin ile yürüttüğümü bir muhaverenin özetidir.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp