Top
28/03/2024

Avrupa'da Türk olmak

Ben ondan daha eğitimliyim, daha iyi bir CV'm var, daha tecrübeliyim ama beni değil onu aldılar!" Böyle diyor Almanya'daki doktoralı arkadaşım.

"Niye?" diye soruyorum sanki cevabını bilmiyormuş gibi...

"Niye olacak! Adımızdan anlıyorlar Türk olduğumuzu..."

Bahsettiği vaka tanıdık. Aynı CV'deki Müslüman/Türk isimleri yerine Batılı isimler konduğunda işe alınma oranının çok yükseldiği pek çok toplumsal araştırmanın ortak neticesi.

Yani özgürlük, adalet, liyakat vs pek çok erdemin atfedildiği, bugünlerde bazı zeka özürlülerin "medeniyet seviyesine ulaşmamızın genetik olarak mümkün olmadığı" gibi beş para etmez laflarla övdüğü Avrupa'da Türklerin yaşadığı sıradan bir durum.

Büyük çoğu bundan uzun yıllar önce Türkiye'nin geri kalmışlık girdabında kaldığı dönemlerde Avrupa'ya göç etmiş, çok uzun yıllar Avrupalıların çalışmak istemediği işlerde istihdam edilmiş ilk kuşaklar büyük bir emek sömürüsüyle, toplumsal hayatta kendileriyle en temel insani ilişkiler kurmaktan kaçınan "ev sahibi" toplumların her biçimiyle yaşattığı ayrımcılıklarla karşı karşıya kaldılar.

Yetmedi, Avrupa tarihinin, toplumunun, kültürünün karanlık yüzü olan ırkçılık, neo-nazi ve aşırı sağ örgütlenmeler üzerinden kendisini örgütlü şiddet olarak gösterdi. Hollanda'da yüzlerce Hollandalının Türklerin evlerini taşlaması, Almanya'da onlarca Türk'ün diri diri yakılması gibi barbarlıklar hatırımızda. Dahası "Dönerci cinayetleri" gibi seri cinayetleri neo-nazi örgütlenmelerine işletenin Alman Derin Devleti olduğu da daha sonra ortaya çıktı.

Son yıllarda buna Avrupa ülkelerinde yaşanan ekonomik sorunların da eklenmesiyle çoğunlukla kısa süreli veya part-time işlerden oluşan bir eğreti istihdam modeli bilhassa Avrupa'da yaşayan Türklerin genç nesilleri için büyük bir problem teşkil etti.

Yani öyle Türkiye'nin sosyal medyasında zannedildiği gibi gençler Avrupa'da hiç çalışmadan para ve lüks içinde yüzmüyor; tam tersi hem çok çalışıyor hem de çok kazanamıyor.

Bütün o yukarıda anlatılan sorunlar yetmiyormuş gibi bizim için çok tanıdık bir bela da Avrupa Türklerine büyük bir sorun oluşturuyor: PKK.

Türkiye'de çok bilinmediği üzere PKK Avrupa'nın pek çok ülkesinde, şehrinde büyük bir konfor içinde terörünü estirmeye devam ediyor. Haraç kesiyor, gasp ediyor, uyuşturucu mafyasını kontrol ediyor, Türkiye'nin ve Türklerin resmî temsilciliklerine, ofislerine, evlerine saldırıyor.

Son günlerde katiller sürüsünün yeni hedefi Belçika'daki Türkler oldu. Kendi terörist hâkimiyetleri için risk oluşturan bir Türk unsuru hissettikleri anda örgütlenip saldırmaları artık alışılmış bir durum ve Belçika'da da son günlerde herkesin gözü önünde Türklere saldırıp, binaları yakabiliyorlar.

Nasıl mı bu kadar rahatlar? Çünkü Avrupalı devletlerin güvenlik teşkilatlarından istihbaratlarına kadar pek çoğu PKK ile koordinasyon içinde hareket edip teşvik ediyorlar. Bir sürü vukuata, şikayete rağmen bu kadar korkusuz bir şekilde hareket etmeleri Avrupalı devletlerin verdiği cesaretten geliyor.

İkincisi, Avrupalı Türkler Avrupalı devletlerin uzun yıllar süren istihbarat çalışmaları neticesinde parçalandı, bölündü. Türklerin birlik olamayışları PKK, aşırı sağ hareketler veya Ermeniler gibi pek çok Türk düşmanı gruba cesaret veriyor.

Bütün bunlara rağmen son yıllarda hem Türklerin sivil toplumlarında hem de Türk devletinin diaspora politikalarıyla birlikte Avrupa Türklerinde örgütlenme şuuru ve pratiği yükselmeye başlamış durumda.

Neticede bırakın Türkiye'de rahat içinde yaşayıp Avrupa Türklerine olumsuz şeyler deme cüretini gösteren mankurtları; mecburi sebeplerden Avrupa'da uzun yıllar yaşayıp, PKK'dan neo-nazilere kadar her türlü musibetle sadece Türk oldukları için muhatap olan ve buna rağmen de Türkiye sevgilerinden, Türklük şuur ve gururundan bir şey kaybetmeyen Avrupa Türklerini ne kadar takdir etsek az.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp