Avrupa, Rusya-Ukrayna savaşının neden olduğu enerji krizi nedeniyle kaynak arayışı için Orta Asya Türk devletlerine yöneldi.
Almanya, bu yolda en kritik adımı attı.
Almanya Başbakanı Olaf Scholz, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan cumhurbaşkanlarını, Berlin'de bir enerji zirvesine davet etti.
İlk kez bir AB ülkesi böyle bir girişimde bulundu.
***Türk devletlerinin enerji kaynakları, özellikle de doğalgaz Avrupa için hayati önemde.
Ayrıca teknolojide kullanımı giderek artan nadir elementler bakımından da zengin kaynaklara sahip bu ülkeler.
Alternatifleri ise ya yok ya da yüksek maliyetli ve uzun vadeli projeler gerektiriyor.
***Almanya'nın ikinci bir önemli ev sahipliği yapacağı zirve de Türkiye ile...
Almanya Dışişleri Bakanlığı, tarih vermedi, ancak "Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yakında Almanya'yı ziyaret edeceğini" duyurdu.
Başbakan Scholz, Aralık 2021'de başbakan olduktan 2,5 ay sonra 14 Mart 2022'de Ankara'da Erdoğan tarafından kabul edilmiş, 28 Mayıs seçimi sonrasında da Erdoğan'ı telefonla tebrik ederken Berlin'e davet etmişti.
***Scholz, Türk Devletleri ile enerji işbirliğinin yolunun Türkiye'den geçtiğinin farkında.
Hem coğrafi olarak hem siyasi olarak...
***Coğrafya kaderdir.
Kader 'keder' mi yoksa 'refah' mı getirecek?
Bunu da yönetim belirliyor.
Türkiye'nin bulunduğu coğrafya, her zaman refah getirme potansiyeline sahipti.
Yönetildiğinde refah, yönetilmediğinde de 'keder' üretiyor.
***Bunun üzerine biraz düşünelim:
Erdoğan, Türk Devletleri Teşkilatı'nı neden kurdu?
AB üyesi Macaristan'ı neden bu teşkilatın üyesi yaptı?
Avrupa için alternatif enerji kaynakları olan Doğu Akdeniz, İsrail ve Irak enerji kaynaklarının Türkiye üzerinden geçişi için bu ülkelerle neden yeni bir dönem başlattı?
Akdeniz'deki en güçlü enerji ülkesi Libya'nın toprak bütünlüğü ve istikrarının korunmasına neden destek verdi, neden bu ülkeyle 'deniz sınırı' anlaşması yaptı?
Ortadoğu'nun en ucundan, İran ve Irak üzerinden Türkiye'ye ve Avrupa'ya uzanacak 'kalkınma yolu'na neden güçlü destek veriyor?
Avrupa ile Asya arasındaki tek istikrarsız nokta olarak Dağlık Karabağ'ın Ermenistan işgalinden kurtarılması ve barışa kavuşmasına neden destek verdi?
Asya'yı Türkiye üzerinden Avrupa'ya bağlayacak stratejik demiryolu hattı için Nahçıvan-Azerbaycan arasındaki Ermenistan bölgesinden geçecek 'Zengezur Koridoru'nu neden bu kadar önemsiyor?
***'Erdoğan gitmeli' diye çığlık atanlar sizce bunu niçin yapıyor?
ALMANYA-TÜRKİYE: SOMUT ADIM ZAMANIAlmanya ve Türkiye'nin ortak gündemlerinde Rusya-Ukrayna savaşının sona erdirilmesi, İsveç'in NATO üyeliği gibi konular da var.
Bunlar 'üçüncü taraflar'ın da etkili olacağı konular.
Oysa iki ülkenin 'ikili ilişkiler' ile 'kısa vadede' ve 'somut' sonuçlar üretebileceği konular daha önemli.
Benim sıralamam şöyle:
***Almanya, askeri alanda savunma sanayiine yedek parça satışının durdurulması, sivil alanda da Volkswagen yatırımının durdurulması gibi açık/örtülü ambargolardan vazgeçerse;
PKK-Fetö gibi terör örgütlerinin, ülkesini barınma ve propaganda üssü olarak kullanmasına izin vermezse;
AB ile Gümrük Birliği'nin güncellenmesi ve vize serbestisi gibi konularda AB nezdinde Türkiye'ye destek verirse;
Türkiye'den de enerji ve göç gibi konularda en güçlü desteği alabilir.
Almanya ve Türkiye, 'NATO içinde Avrupalı üyelerin güçlenmesi' konusunda da işbirliği yapabilir.
Ayrıca Türkiye, NATO'ya insansız savunma araçları teknolojileri ile de güç katabilir.
Böyle bir işbirliği, sadece NATO'yu ve AB'yi değil, NATO içinde Avrupa'yı, Avrupa içinde de Almanya'yı güçlendirir.
TEMİZ ENERJİNİN DE YILDIZI TÜRKİYEDünyanın önde gelen araştırma şirketlerinden PwC, geçen hafta Türkiye Elektrik Piyasası Raporu'nu yayınladı.
Özeti şu:
Türkiye, son 10 yılda yenilenebilir enerjiye odaklandı ve diğer ülkelerden ayrıştı.
Kovid sonrası 2021'den itibaren sektörün önünü açan düzenlemeler yapıldı, yatırımlar arttı.
Mayıs 2022'de Ulusal Enerji Planı açıklandı.
Güneş paneli hücresi, panel ve santral yatırımları hızlandı.
Türkiye, yenilenebilir enerji kurulu gücünde Avrupa'nın en büyük 5. ülkesi haline geldi.
Haziran 2023 itibarıyla yenilenebilir enerji kurulu gücü yüzde 53'e yükseldi. Bu oran 2035'te yüzde 65'e ulaşacak.
Bu gücün içinde güneş enerjisinin payı da yüzde 53'e ulaşacak.
Hidroelektrikte ise Türkiye Avrupa'da Norveç'in ardından ikinci sırada.
Türk enerji, teknoloji ve otomotiv şirketleri şimdi batarya ve enerji depolama yatırımlarına hız verdi.
Avrupa'nın hidrojen enerjisine geçiş eğilimi yüksek ve bu da yine Türkiye'yi güçlü bir yeşil hidrojen tedarikçisi olarak ayrıştıracak.
Bu süreç Türkiye'nin enerji bağımlılığını önemli derecede azaltacak.
Türkiye, yenilenebilir enerjide dünyanın en büyük 12. ülkesi olma kapasitesine sahip.
***Türkiye, yenilenebilir enerji üretimini artırırken, üç temel güzel sonuç elde ediyor:
Üretim maliyetlerini ve enflasyonu artıran petrol ve doğalgaz kullanımını azaltıyor.
Yenilenebilir enerji ve depolama/batarya teknolojilerini geliştiriyor. Türk enerji şirketlerini yüksek katma değerli ihracatçı konumuna taşıyor.
***Türkiye'de elektrikli otomobilin pazar payı yüzde 0,1'den yüzde 1,1'e yükseldi.
Şirketler, fabrika ve yönetim binalarının çatı ve cephelerini güneş enerjisi panelleriyle 'güneş santrali' haline getirmeye başladı.
Güneş enerjisi teknolojilerinin maliyeti -yurt içinde geliştirmenin de katkısıyla- giderek düşerken, bina ve konutlarda lisans almadan güneş panelleri kurulumu artıyor.
Enerjinin depolanmasına yönelik batarya ve teknoloji geliştirme yatırımları, yakın gelecekte gündüz elde edilen enerjiyi gece kullanma imkanı da sağlayacak.
Türk enerji şirketleri, elektrik endüstrisinin bütün alanlarında ihracatçı olarak büyümeye başladı.
***Bu nasıl sağlandı?
Devletin, sahip olmadığı petrol ve doğalgaz yerine, sahip olduğu su, rüzgar, güneş, biyokütle gibi yenilenebilir kaynaklara yönelik stratejik planlama yapmasıyla.
Bu alanlara yönelik yatırım, üretim ve araştırma-geliştirmeyi teşvik etmesiyle.
Küçük üretimler için lisans zorunluluğunu kaldırmasıyla.
Kullanımdan artan enerjiyi satın alma garantisiyle.
Avrupa'nın yöneldiği 'yeşil üretim' standartlarına en doğru zamanda hazırlanmakla.
***Demek ki neymiş?
Türkiye'yi, 'ülkenin ilelebet payidar kalabilmesi' için dünyayı, gidişatı iyi okuyabilen, geleceği öngörebilen, hızlı karar alabilen ve uygulamaya koyabilen liyakatlı bir siyasi akıl yönetiyormuş.