Top
Markar Esayan

Markar Esayan

markar.esayan@aksam.com.tr

12/04/2016

Bu sözleri söyleyen Bayık değil…

Kemal Kılıçdaroğlu gazetecilerin “Kürt meselesini nasıl çözeceksiniz?” yönündeki soruya cevap vermiş. Kısaca alıntılayalım…

“Türkiye'nin 35 yıldır çözülemeyen sorunu. Dört siyasi partinin lideriyle samimi olarak masaya oturmak gerek. Bunu sağlamak için TBMM Başkanı'na mektup verdim. ‘Bu konuda genel başkanların görüşünü alalım’ dedim. Meclis başkanı ‘Peki' dedi. Ama siyasi parti liderlerini davet etmedi. Yukarıdan izin alamadığı için.” “Yukarısı” dediği, tabii ki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan… Hani bu sorunu çözmek için “Baldıran zehri dahi içerim” ve “Bu yola kefenimizi giyerek çıktık” diyen kişiden bahsediyor, Kılıçdaroğlu. Mayıs 2013 tarihine geri gidelim. Kılıçdaroğlu’nun kaset operasyonuyla CHP’nin tepesine indirilmesi üzerinden iki yıl geçmiş; aynı ay PKK Kandil’de tüm dünya ajanslarının bulunduğu basın toplantısında geri çekilmeye başladığını ilan etmiş. O gün, Çözüm Süreci’ne Meclis’i dahil etmek üzere AK Parti’nin kurmak istediği komisyon oylaması da var. Ne yapmış CHP? MHP ile el ele verip “hayır” oyu kullanmış. Sürece dair bir sürü tezvirat ve “vatana ihanet” nidaları eşliğinde… Aynı günlerde, Kılıçdaroğlu dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e de süreci şikâyete çıkmış. Meclis’te komisyonu reddederken, “Bu iş devletin bilgisi dahlinde olmuyor” diyecek olmuş. Ama Gül “Çocuk oyuncağı mı bu işler, tabii ki MGK kararlarıyla yol alınıyor” deyince kös kös geri dönmüş. Şöyle devam etmiş son açıklamasında. “Vatandaşın desteğini almak gerek. İngiltere, İspanya nasıl çözdü? Bu sorunu CHP dışında kimse çözemez. Bizim genlerimizde Kuvayi Milliye ruhu vardır.” Bu sözler bana Aysel Tuğluk’un 29 Ekim 2014 tarihinde “ünlü” T24 sitesinde yazdığı şu cümleleri hatırlattı: "AKP kesin bir şekilde partner olmaktan çıkmıştır. Zira, IŞİD kartı ile sürece karşı en büyük komployu kurdu. Bu açıdan süreç konusunda devletin geleceğini düşünenler ve seküler güçler hızla sorumluluk almalıdır." Daha sonra açığa çıkacak ittifakın dışavurumunu ifade ediyordu bu sözler. Çünkü Kürtlerin içinde yer almadığı bir darbe mekaniği asla başarılı olmazdı ve yolunda giden bir Çözüm Süreci Kürtlerin bilançonun negatif bölümünde yer almasını önlüyordu. Süreci zehirlemek için gizli/açık bir şekilde İslamofobi’den yararlandılar. “Kobani’ye saldıran DAEŞ’e AK Parti yardım ediyor” iftiralarının bu anlamda kötücül bir zekâyla devreye sokulduğunu gördük. Hatırlayalım; Kobani’yi kurtaracak olan ağır silahlı Peşmerge’ye yol verecek tezkereye HDP “hayır” oyu vermişti. Sürece “Vatandaş desteği” ise, CHP, MHP ve HDP’nin tüm çabasına rağmen muazzam hızla yükselmişti. Meclis’te işbirliğinden kaçan, sürekli sürecin altını oyan da Kılıçdaroğlu’ydu. Ve gelelim açıklamanın asıl önemli noktasına… “Gazi Meclis’te bu sorunu çözmek için daha aktif rol üstlenmek zorundadır. Adam öldürmekle bir sorun çözülmez. Siyasi sorundur, siyasetle çözülmesi gerekir.” Bu açıklamayı, Cemil Bayık veya Duran Kalkan yapsa garipsemezsiniz. Ama bu cümleleri kuran ülkenin ana muhalefet partisi lideri. Süreç yolunda gittiği müddetçe onun altını oymak için elinden geleni yap; ama yataklarında polis öldüren, otobüs duraklarına evine gitmek için bekleyen sivilleri canlı bombayla katleden örgüte karşı meşru müdafaa çerçevesindeki mücadele için örgüt ağzı kullan. PKK çekilirken ortalığı ayağa kaldır, sivil öldürürken çözüm diye meydana çık. Ve insanların bunu yutacağını zannedecek kadar da bu ülkeye saygı duyma.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları