Top
23/08/2013

İşaretçiler

Müslüman Kardeşler’in liderlerinden Muhammed el-Bilteci’nin kızı Esma’nın keskin nişancılar tarafından vurulma anını izlerken dikkatimi çekti. Yüzü kapalı biri, elindeki sarı renkli torbayı Esma’nın ayakları dibine bırakıyor. O anda keskin nişancıların açtığı ateşle Esma yere yığılıyor. Bu sarı torbalı kişilere Mısır’da “işaretçi” deniyor. Darbecilerin, Rabiat’ül Adeviyye Meydanı’na yerleştirdiği ajanlar, “tehlikeli” gördükleri veya peşinde oldukları muhalif isimleri, taşıdıkları sarı poşetlerle keskin nişancılara hedef gösteriyor. Uzakta mevzilenen keskin nişancılar ise, bu belirgin renk sayesinde hedeflerini kolaylıkla vuruyor. Bu korkunç taktik daha önce Ukrayna’daki “Turuncu devrim” sırasında uygulanmış. Orada “turuncu” poşetler taşıyormuş işaretçiler. Bu yöntemin menşeinin ise ABD olduğu söyleniyor. Dünyanın dört bir yanında darbe örgütleyen ve darbeleri destekleyen ABD, diktatörlere, halk hareketleriyle mücadele etmenin bütün kanlı yollarını da öğretmiş.  Bizde böyle meydanlarda gezen eli renkli torbalı işaretçiler yoktu ama son zamanlarda torbalarında taşıdıkları özel kavram ve nitelemeleri belirledikleri hedeflere yakıştırarak kişilik suikastı yapmaya çalışan “işaretçiler” ortaya çıktı.  İlk kez Gezi olayları sırasında gözlemlemiştim.İstiklal Caddesi’nden aşağı doğru akan yolda, birkaç metrede bir yere -ekseriyetle- sarı boyalarla “Erdoğan diktatör” diye yazıyorlardı. Hatırlıyorum; ellerinde renkli materyaller taşıyan üç-dört kişilik gruplar, birkaç kilometrelik yolu baştan aşağı bu sloganlarla boyadılar. Caddedeki duvarlarda da aynı elden çıkan sloganlar dikkati çekiyordu.  *** Siyasi geleneğimizde duvar yazıları kuşkusuz önemli bir yer tutuyor. Hepimiz mahallemizde, çarşıda, pazarda sık sık illegal örgütlerin duvarlara kazıdığı sloganlara rastlamışızdır. Ancak burada bahsettiğim daha profesyonel bir çalışma. Gezi sürecinde Başbakan Erdoğan’ı özel olarak hedef almışlardı. Başbakan hakkında “diktatör” algısını güçlendirmeyi amaçlıyorlardı. Siyasi mühendislik ürünü bu “imajı” duvarlara, yerlere, duraklara kazıyarak yaygınca söylenir kılmak ve böylece bu imajı yeniden üretip çoğalrmaya çalıştılar… Sosyal medyadan da bunu çok yoğun ve sistemli bir şekilde sürdürdüler.  Ve medya üzerinden bunu yapmaya hala devam ediyorlar. “Diktatör” nitelemesinin geniş kesimlerde pek karşılık bulmadığını görünce, “kabul görmesi” daha kolay tanımlar seçmeye, kullanmaya başladılar. Başbakan Erdoğan’la ilgili şimdi de “beyefendi” nitelemesini yapmaya başladılar. Her yazıda en az 20 kez “beyefendi” diyorlar. Peki bu kavramı kullanıma-dolaşıma sokmanın anlamı ne?  *** Başbakan hakkında yaratmak istedikleri “tek adam”, “tek otorite”, “tek lider” algısını biraz daha genişleterek, Başbakan’ın yakın çevresini de buna katıyorlar. AK Parti içine oynayarak, orayı karıştırmaya, Erdoğan’a karşı ayaklandırmaya çalışıyorlar. Eskiden Genelkurmay’ın “andıç siteleri” yapardı bu tür operasyonları; şimdi bu görevi, medyadaki “işaretçiler” üstlenmiş anlaşılan.  Demokrasilerde eleştiriden muaf kimse yoktur, olamaz. Başbakan Erdoğan’ın da, Cumhurbaşkanı Gül’ün de, diğer parti ve örgüt liderlerinin de buna dahil olduğunu düşünüyorum. Ama siyasi operasyonlarla eleştirileri birbirinden ayırt edebilecek bir noktada olduğumuza inanıyorum. Kimse eleştiri adı altında geliştirilen siyasi operasyonlara hak vermemizi veya göz yummamızı beklemesin. 

 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp