Beşiktaş dünkü maçı Kadıköy’de kaybetti. Dün Türk Telekom Stadı’nda sahaya çıkan Beşiktaşlı oyuncuların ve Şenol Güneş’in yüzünden bunu okuyabilirdiniz. 

Yarım kalan kupa maçından sonra Federasyonun ‘Kaldığı yerden devam’ kararı alması ve bunun camia üzerinde yarattığı ‘Haksızlığa uradık’ duygusu yıkıcı bir etkiye neden oldu. Bütün hafta bu kararı tartışan camianın duygusuna tercüman olmak isteyen yönetimin ’33 dakikalık maçı oynamayacağız’ kararı da bir duygusal isyana dönüştü. 

Böyle zamanlarda ‘Haksızlığa uğradık’ düşüncesi bir isyan ve motivasyon getirebileceği gibi, tam tersi bir etkiye de neden olabilir. Yani, ‘Ne yaparsak yapalım başaramayacağız. Bizi şampiyon yapmayacaklar’ inancının getirdiği arabesk atmosfer. 

İşte Beşiktaşlı oyuncuların ve Güneş’in yüz ifadesinde bu ‘Arabesk’ hava vardı. Birkaç küçük isyan girişimi de sonuçsuz kalınca duygusal çöküşe ve hezimete dönüştü. 

Beşiktaş’ın ‘Kupa rövanşına çıkmama’ kararından sonra bir Beşiktaşlı yöneticiyle görüşmemde şu soruyu sordum: “Çok tarihi bir karar aldınız. Şampiyonluk düğümünün çözüleceği haftalarda bu size karşı diğer cephelerde bir önyargıya ve farklı muameleye dönüşebilir. Endişe etmiyor musunuz? 

Cevabı şöyle oldu: Bunların olabileceğini biliyoruz. Bedel ödemeyi göze aldık. Camianın sesine duyarsız kalamazdık. 

Ligin en tecrübeli(!) hakemlerinden biri Fırat Aydınus’un dünkü yönetimine bakarak siz kendi değerlendirmenizi yapabilirsiniz. 

Beşiktaş cephesindeki bu olumsuzluklara karşı, Galatasaray’daki pozitif atmosferi ve Fatih Terim faktörünü göz ardı etmeyelim.

Emeklerini ve çabalarını alkışlamak gerekir. Sahanın her yerinde 90 dakika baskı yaptılar, Şenol Hoca da bunu kıracak taktik geliştiremedi. Üst üste gelen sakatlıklar da cabası. 

Bir önemli etken de şu; Beşiktaş geçen sezon ara transferde doğru hamleler yapmıştı, bu sezon tutmadı.