Top
26/06/2015

Bir kişi ve iki dudak

Koalisyon konusunda senaryolar, yorumlar ve tahminler başladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’na yeni hükümeti kurma görevini verene kadar artarak devam edecek.

Masada şimdilik iki ağırlıklı ihtimal var… AK Parti-CHP veya AK Parti-MHP koalisyonu. Yapılan açıklamalara ve verilen görüntüye bakılırsa, CHP, AK Parti ile yapılacak bir koalisyona MHP’den daha yakın gibi. Genellikle bu tablo “Çözüm Sürecine” MHP’nin gösterdiği tepkiye bağlanıyor; ancak ben MHP açısından Çözüm Süreci’nin bir engel olduğu düşüncesinde değilim. Bunu da eldeki net verilere göre söylüyorum. İstenirse bu konuda ortak bir yol bulunur. AK Parti ile koalisyonun kilidi MHP Genel Başkanı’dır. Çözüm de Devlet Bahçeli’nin iki dudağının arasındadır. Bahçeli “evet” derse olur, “hayır” derse tıkanır. * * * Şimdi, diyebilirsiniz ki Kılıçdaroğlu’nun durumu da aynı değil mi? O da CHP’de karar verme noktasındaki tek yetkili konumunda bulunmuyor mu? İlk bakışta öyle görünse de CHP ile MHP arasında ciddi farklılıklar var. CHP’den zaman zaman farklı sesler çıkabiliyor. Farklı görüşler savunulabiliyor. En son görüldüğü gibi Deniz Baykal bir mücadele içine girip Meclis Başkan Adaylığını söküp alabiliyor. MHP’de ise, Meral Akşener’in adı fazla dillendirildiği için hiç şansı kalmadığını kamuoyuna açıklayıp, göstere göstere üzerini çizen bir Devlet Bahçeli var. Peki yerine kimi gösteriyor? MHP’ye sonradan monte edilen, İstiklal Marşı’nı Çanakkale Şehitleri şiiri sanan Ekmeleddin İhsanoğlu’nu. Üstelik parti içinde kimse de “Milliyetçi-Ülkücü gelenekten gelenlerin köküne kıran mı girdi?” diye soramıyor, sorgulayamıyor. Tıpkı Cumhurbaşkanlığı Seçimi’nde olduğu gibi. * * * Şimdi gelelim, Çözüm Süreci’nin neden MHP’nin AK Parti ile bir koalisyon oluşturmasına engel olmadığına… Çünkü bunu 2008 Yılının Aralık Ayında Devlet Bahçeli demişti. Sheraton Otel’de düzenlediği yıllık değerlendirme toplantısında, gazeteciler MHP’nin bir açılım projesi olup olmadığını sormuştu. Noktası ve virgülüne dokunmadan yazıyorum, Bahçeli aynen şunları söylemişti: “Türkiye’nin bazı sorunları köklü çözümlere ulaştırılmadığı takdirde, sürekli tartışılır, öteleştirilir, dışlanır ise, bu sorunların birikimi, Türk Devleti ve milletinin beka sorunu haline dönüşür.” Ardından eklemişti: “Şu an Türkiye’nin temel sorunu bana göre beka sorunudur. Onun için toplumun kesimlerinden gelen talepleri, Türkiye’nin bekasını tehdit eder boyuta getirmeden çözebilecek bir uzlaşıyı sağlamakta ve açılımları da bu hedef doğrultusunda samimi yapmakta yarar vardır.” Çok açık değil mi? Bahçeli “açılımdan” söz ediyor ve yapılması gerektiğini söylüyor. Ama bu kadar değil dahası var. “Bunun yeri neresi olmalıdır?” diye sorup devam ediyor: “Bunun yeri sokaklar, parti binalarını taşlama olmamalıdır. Bu, birtakım insanlara daha fazla sıkıntı yaratmadan yapılmalı. Her şeyin konuşulacağı yer TBMM’dir. Meclis çatısı altında bunlar tartışılmalı, konuşulmalı, aydınlarımız, medya mensuplarımız da bu tartışmada düşünceleri ile katkı sağlamalıdır.” Peki ya yapılmazsa? Bahçeli o gün buna da işaret ederek, “Allah muhafaza” diyor, telafisi imkânsız gelişmelerin olabileceğini söylüyor. Aynen şu ifadeleri kullanıyor: “Çözüm üretecek olan yer TBMM, çözümü başlatacak olan da siyasi iktidardır. Öyleyse siyasi iktidar çoğunluğu ile herkesi hor göreceği yerde, bu sorunları Meclis’e taşımalı, Anayasa değişikliği başta olmak üzere neler yapılması gerekiyorsa teklifini sunmalı ve diğer siyasi partiler de çözüme katkı sağlayacak anlayışlarını ortaya koymalıdır.” Devlet Bahçeli’nin o gün söyledikleri bunlar. AK Parti kurmaylarının bile pek dillendirmediği Anayasa değişikliğinden dahi söz edebiliyor. İşte bu yüzden Çözüm Süreci’nin MHP açısından koalisyona engel olmadığını söylüyorum. Bahçeli, 2008’deki söylemine döner ve mesele kapanır. Parti içinde kendisini sorgulayacak kimse de olmadığına göre!.. Sıkıntı yok.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları