Top
24/03/2024

Moskova saldırısı yeni bir aşama mı?

İki gün önce Rusya'nın başkenti Moskova'da yaşanan terör saldırısı pek çok soruyu da akıllara getirdi. Zaten oldukça karmaşık ve hassas olan küresel sistem bu terör saldırısıyla daha da kırılganlaştı. Bu saldırıyı sadece DEAŞ'ın Rusya'daki kanlı bir eylemi olarak görmek son derece sığ ve yanıltıcı olur. Çünkü arkadaki büyük resim bize başka şeyler söylüyor. Aslında bu terör eylemini küresel çapta başka stratejik planların devamı şeklinde okumak gerekir. Bunlardan birincisi bu olayın halen devam etmekte olan Ukrayna savaşında Rusya'yı yıpratma ve Putin iktidarını zayıflatma niteliğinde olmasıdır. Moskova saldırısından önce Ukrayna sınırına yakın bazı Rus kentlerinin saldırıya uğramasını, yine bu olayın hemen öncesinde Rus özel askeri şirketi Wagner'in önceki lideri Prigojin'in ve Rusya'daki siyasi muhalif Navalny'nin ölümleriyle sonuçlanan olayları da dikkate almak gerekir. Dolayısıyla birinci stratejide Rusya Ukrayna'da kan kaybederken diğer olaylarla da içeride zayıflatılmaya çalışılıyor.

Moskova'daki terör saldırısını DEAŞ'ın Horasan kolunun üstlendiğini dikkate aldığımızda ikinci büyük stratejinin Kafkasların DEAŞ terör örgütü üzerinden istikrarsızlaştırılması olduğu söylenebilir. Türkiye'nin baskısı nedeniyle Orta Doğu'da yeterli yaşam alanı bulamayan DEAŞ terör örgütünün Tacikistan üzerinden hareketlendirilmeye çalışıldığına şahit oluyoruz. Kafkaslarda özellikle Afganistan-Tacikistan-Fergana Vadisi-Doğu Türkistan hattının hassasiyet arz ettiğini daha önceki yazılarımda belirtmiştim. Zira çekilmeden önce yönetimi Taliban'a bırakan ABD'nin aynı zamanda Afganistan'da yaklaşık 100 milyar dolarlık silah bıraktığını da unutmayalım. ABD'nin yıllardır savaştığı Taliban'a yönetimi bu kadar büyük silah ve cephaneyle birlikte bırakması gelecekte neyin hazırlığı diye sormak gerekir. Temel soru şu; Taliban hangi olaylar sonunda ve ne zaman harekete geçirilecek. Muhtemel ilk hedef Tacikistan olacak gibi görünüyor. Maalesef başta Afganistan ve Fergana Vadisi olmak üzere halen çok sayıda kontrolsüz alanın olması ABD ve Batı'nın ürettiği DEAŞ ve onun kolları durumundaki çok sayıda terör örgütünün Kafkaslarda gelişmesi için uygun zeminler oluşturuyor.

İkinci stratejideki temel amaç Türk devletler teşkilatıyla Kafkaslarda sağlanan istikrarın parçalanması, Ortadoğu'daki gibi ABD ve Batıya bağımlı küçük yönetilebilir kabile tarzı alanların oluşturulmasıdır. Böylece kurulacak yeni terör örgütleriyle birlikte Türk birliğinin yok edilmesi, Rusya ve Çin'in istikrarsızlaştırılmasıdır. Üçüncü stratejinin asıl hedefi ise İslam ve Türklük kavramlarının terörize edilmesidir. Yıllardır terörizm aparatı kullanılarak İslam'ı ve Arapları şeytanlaştırma projesine şimdilerde İslam'ı ve Türkleri düşmanlaştırma şeklinde devam edilmek isteniyor. Bunun için DEAŞ terör örgütü ve bağlı aparatları zehirli ahtapotun kolları gibi iş görüyor. Artık dünya çapında aynı uyruğa fakat farklı kimliklere sahip teröristler üretiliyor. Bu yeni terörist profilleri üzerinden özel askeri şirketler gibi özel terör şirketleri de kuruluyor.

Artık adrese teslim terör eylemleri dışı ve içi birbirinden farklı renklerdeki özel terör şirketlerine sipariş ediliyor. Bu nedenle Moskova'daki terör eylemini DEAŞ'ın üstlenmiş olması gerçekte DEAŞ mı sorusunu da akıllara getiriyor. İsmi DEAŞ ama teröristleri başka yerlerden sipariş edilmiş militanlar mı iyice bakmak gerekir. Sonuç olarak Rusya'daki terör olayı üzerinden küresel bir oyun oynanmaya çalışılıyor. Önümüzdeki süreçte farklı asimetrik eylemlerle Rusya'nın yeni testlere tabi tutulması son derece muhtemel. Dolayısıyla istihbarat gücü nispeten zayıflamış Rusya'yı kolay günler beklemiyor. Ancak bunun da ötesinde bu süreçlerin yeni küresel kırılmalara yol açma ihtimali de giderek artmakta. O yüzden küresel kırılmalardaki yeni aşamalara karşı hazır olmamız gerekiyor. Bunun için de Türkiye'nin milli ve muktedir siyasi iradeyle istikrarlı bir şekilde yoluna devam etmesi hayati önemdedir.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp