Top
17/09/2023

Avrupa'ya tarihi cevap

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, New York'ta düzenlenecek Birleşmiş Milletler (BM) 78. Genel Kurulu genel görüşmelerine katılmak üzere ABD'ye hareketi öncesinde Atatürk Havalimanında "Avrupa Birliği Türkiye'den kopmanın gayreti içerisinde. Avrupa Birliği'nin Türkiye'den kopuş hamlelerini yaptığı bu dönem içerisinde biz de bu gelişmeler karşısında değerlendirmelerimizi yaparız ve bu değerlendirmelerden sonra da Avrupa Birliği ile gerekirse yolları ayırabiliriz." sözleri önümüzdeki sürecin Türkiye ve dünya için ciddi gelişmelere sahne olabileceğini göstermesi bakımından son derece önemli. Sayın Cumhurbaşkanının Avrupa Birliğine bu tepkisinin asıl sebebi Avrupa parlamentosu 2022 raporunda Türkiye'ye yönelik geçmişteki raporlara benzer haksız ithamların yapılmış olmasıdır. Geçtiğimiz hafta Avrupa parlamentosunda kabul edilen 2022 yılı raporunda Türkiye ile ilgili olarak; Türkiye'de demokrasi uygulamalarının yetersiz olduğu, yargı ve medyanın bağımsız olmadığı, farklı etnik ve dini gruplarla kadın ve LGBTİ (lezbiyen, gey, biseksüel, transgender, intersex)'lere karşı ayrımcılık yapıldığı ifade ediliyor. Ayrıca İsveç'in NATO'ya üyeliğinin onaylanması istenirken, Türkiye'nin Suriye, Irak ve Libya'da yürüttüğü faaliyetlerden duyulan rahatsızlık dile getiriliyor. Son olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yok sayılarak Kıbrıs'ın Rumların yönetiminde federasyona bağlanması gerektiği vurgulanıyor. Ve sonuçta Türkiye AB'ye katılım sürecinin mevcut şartlar içerisinde yeniden başlatılamayacağı belirtiliyor. Yani ya dediğimizi yaparsınız ya da Avrupa Birliğine giremezsiniz deniyor.

Her ne kadar tavsiye niteliğindeki bu raporun bağlayıcılığı olmasa da Türkiye'nin iç işlerine ve dış politikalarına müdahale amacı taşıması yönüyle son derece rahatsız edicidir. Türkiye hakkında düzenlenen önceki raporlarda olduğu gibi benzer sterotip söylemlerin tekrar edildiğini görüyoruz. Irak'ı yağmalayan, Suriye'yi paramparça edip terör örgütlerini başımıza bela eden, Libya'da daha dün binlerce kişinin ölümüyle sonuçlanan sel felaketine karşı kılını bile kıpırdatmayan Avrupa Birliği'nin Türkiye'ye demokrasi, insan hakları, özgürlük ve hümanizm dersleri vermek haddine değildir. Türkiye'ye yönelik haksız ve mesnetsiz bu raporu kabul etmiyoruz.

İsveç'te terör örgütleri cirit atarken, kutsal kitabımıza ve diğer kutsallarımıza karşı sistematik olarak hakaretler ve saldırılar yapılırken, İsveç'in NATO'ya girmesini kimse beklemesin. Yarın Ruslar kapılarına dayandığında da kimse kapımıza gelmesin. Elbette Avrupa Birliği'nin Türkiye'ye karşı yıllardır sürdürdüğü iki yüzlü ve ayrımcı politikalarını herkes bilmektedir. Ancak önemli olan Avrupa Birliği'nin Türkiye'ye karşı yürüttüğü oyalayıcı ve çifte standartlı politikasının arkasındaki sinsi stratejinin ne olduğunu anlamak gerekir. Avrupa'nın bütün derdi Türkiye'nin sürekli kuşatma altında tutulması ve zayıflatılmasının sağlanmasıdır. Bunu Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Ermenistan, PKK, FETÖ ve DEAŞ gibi artık ve aparatlarla koordineli şekilde yapmaktalar. Hatırlatalım 2 Şubat 2023 tarihinde 8 Avrupa ülkesi ve ABD, güvenlik gerekçesiyle bir anda Türkiye'deki büyükelçiliklerini kapatmışlardı. Bu süreçlerde Türk Silahlı kuvvetlerine hakaret eden, terör örgütlerini öven, Türkiye aleyhine her türlü yalan ve iftirayı atan içimizdeki dışarının terminal uçları ve sosyal medya üzerinden yapılan algı operasyonlarını da unutmamak gerekir. Ellerine geçen her fırsatta Türkiye'ye ambargo uygulamaya kalkan, Türkiye'deki etnik, dini ve sosyal fay hatlarını ayrıştırıcı şekilde kaşımaktan çekinmeyen Avrupa ve ABD, her geçen gün daha da büyüyen ve güçlenen, böylece bölgede ve küresel sistemde ağırlığı daha da artan Türkiye'den rahatsızlar. En büyük korkuları ya bu Türkler tekrar çıldırırsa! Bizler çıldırmayacağız ama bizim güçlenmemizden dolayı bazıları kafayı yiyecek gibi görünüyor. Sonuç olarak gerekirse Avrupa Birliği ile yolları ayırabiliriz. Bundan sonrasını sen düşün Avrupa.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp