Top
26/09/2023

Sinema, terör ve ötesi…

Adana Altın Koza Film Festivali'nden dönen meslektaşlarımız pek bir dertli; bir hafta boyunca kötü filmler izlemişler.

Ulusal yarışma bölümündeki filmler sinemamız adına pek de umut verici değilmiş.

Adana dertli de Antalya faklı mı sanki.

Orada da başka bir kazan kaynıyor.

Sebep?

Sebep bulunur efendim, ondan kolay ne var!

Şöyle ki Demet Akbağ'ın başı çektiği jüri üyeleri, 15 Temmuz darbe girişimi sonucu Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile işten çıkarılan iki FETÖ şüphelisinin işlerine geri dönmek için verdikleri mücadeleyi anlatan 'Kanun Hükmü' adlı belgeseli önce yarışma bölümüne alan sonra da çıkaran festival yönetimine tepki gösterip bir bildiriye imza atmışlar.

Mealen şöyle diyorlar: 'Ya o filmi gösterirsiniz ya da istifa edip festivali felç ederiz!'

Sansür tartışması yaratmak için danışıklı dövüş içinde değillerse şayet, halının altından pis kokular geliyor.

Geçen yıl Boğaziçi Film Festivali'nde aldığı ödülü, Türk Silahlı Kuvvetleri'ne iftira atan Şebnem Fincancı'ya ithaf eden yönetmen Özcan Alper de imzacılar arasında.

Mesele anlaşılıyor sanırım.

Sanat dünyasında sesi çok çıkan bir grup var ki terör örgütlerine ve onlara kol kanat gerenlere, 'TC' aleyhine hiçbir fırsatı kaçırmayanlara 'çiçek çocuk' muamelesi yapmayı 'özgürlük' adı altında vatandaşa yedirmeye çalışıyorlar.

Yetmedi, bir taşla iki kuş vurarak, Türkiye'nin sansürle anılan bir ülke olması için ellerinden geleni yapıyorlar.

Böyle düşünüyorum çünkü festivalcilerin fırıldaklarına çok şahit olduk.

Daha önce alenen PKK propagandası yapan Bakur adlı belgeseli de İstanbul Film Festivali'nde göstermek istemişlerdi de bakanlık devreye girmiş ve filmin eser işletme belgesinin olmadığının anlaşılması üzerine seçkiden çıkarılmıştı.

Sen misin PKK belgeseline engel olan!

Ertesi gün bütün yabacı basını toplayıp 'Bakın Türkiye ne kadar sansürcü bir ülke' diye poz verdirtilmişti.

Yani bir anlamda İstanbul Film Festivali'ni terör propagandasına alet etmişlerdi.

Bu kadar mı, hayır!

Bir başka sefer, Gezi kalkışmasına güzelleme kıvamındaki 'Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek' adlı bir belgesel bahanesiyle Altın Portakal jürisi istifasını sununca ortalık yine karışmıştı.

Görünen o ki terör sevicilere (gizliden veya açıktan) destek verenler bir süredir festivallere dadanır oldu.

Ahtapotun kolları uzun; bazı kanı bozuk beslemeler de denizaşırı ülkelerden yazdıkları makalelerde, 'Türkiye'ye müdahale' çağrısında bulunmadılar mı?

Mesele anlaşılıyor değil mi?

15 Temmuz'da millet ve ülke can derdindeyken bazıları saçını taramakla meşguldü, hala da öyleler.

Festival bahane, terör propagandasına maşalık şahane...

'Adana'dan dönenler ulusal seçkide dişe dokunur bir film görememekten yakınıyor' demiştim...

Şayet festivaller, özgürlük kılıfıyla terör propagandası yapan kimi niyeti bozuklara kucak açan platformlara dönüşmeseydi bu yazı şöyle bitebilirdi:

Seyirciyi umursamadan kötü film yapanları ödüllendirenler sonunda seyirciyi sinemadan soğutacaklar.

Olan ülke sinemasına olacak.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp