Top
12/10/2020

En büyük musibet Erdoğan... Öyle mi Davutoğlu?

Bu yazıya otururken, ne yazacağımı bilmiyordum. Daha doğrusu, kafamda iki konu (iki kişi) dolanıp duruyordu.

Birincisi Kemal Kılıçdaroğlu...

İkincisi Ahmet Davutoğlu.

Hep de “oğlu” olurlar.

Kemal Kılıçdaroğlu, “Karabulut” olan soy ismini beğenmedi, gitti “Kılıçdaroğlu” soy ismini aldı.

Davutoğlu acaba hangi soy ismi beğenmedi?

İsmini, atasını, töresini, geçmişini beğenmeyenlerin ortak bazı özellikleri var. Yalana mütemayil olurlar. Sinsidirler. Kendilerini çok severler ve “vefa” duygusunun zerresini barındırmazlar.

Haa, ağızları da bozuk olur.

Kısa bir “google” taramasıyla ikilinin ettiği küfürlere ulaşabilirsiniz. Ama Kılıçdaroğlu’na özel bir parantez açmak lazım... Çünkü, böyle küfürbazı, böyle yalancısı, böyle müfterisi gelmemiştir, kolay kolay gelmeyecektir.

Geçenlerde, yeni bir iftira girişiminde bulundu...

CHP’ye yakın gazetelerden KARAR’ın eğip büküp yayınladığı bir fotoğrafı, “Erdoğan gelen konukların karşısında eğiliyor. Ne için? Para için tabii” sözleriyle süsleyerek yeniden tedavüle sürdü.

İftira atıyor ama iftirasının içinde bir sürü de yalan barındırıyor.

Birincisi, gelen konuk yok...

Bilakis, giden konuk var...

Giden konuk da kimsenin önünde eğilmiyor.

Elini göğsüne götürerek selam veriyor.

İnsan biraz konusuna çalışır. Gelen kim, giden kim iyice öğrenir, ondan sonra iftira atar. Adamın dünyadan (hatta küçücük Maraş’tan bile) haberi yok, o haliyle operasyona kalkışıyor.

Kabahati hepten Kemal Bey’e yüklemeyelim; belki de Erdoğan nefretinden gözünü karartmış KARAR gazetesinin bir operasyonudur bu.

Diğer arkadaşa gelince...

Sık sık Kemal Bey’le görüşen ve ona benzemeye çalışan Ahmet Davutoğlu’na...

İftirada ve kem sözde (ve de “yalan”da) ustasını aratmıyor.

Geçenlerde şöyle bir laf etmiş: “En büyük musibet bu iktidardır...”

İnsan “vicdansız” ve “kötücül” olunca, böyle lafları rahat sarf edebiliyor.

Ben bu pozisyonu “seçtiğini”, bile isteye bu halete girdiğini düşünüyorum.

Mesela, sürekli hükümetin ekonomiyi yönetmekte aciz kaldığını söylüyor ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a laf sokuyor.

Nasıl aciz kalmış?

Neleri kötü yönetmiş?

Hangi alanlarda “başarısız” olmuş?

Bilgi yok.

Sadece ortaya laf yuvarlıyor ve pislik yapıyor.

Bir de meşhur “ler”leri var...

Bir fiilin peşine “ler” ya da “lar” takısını ekliyorsa, bilin ki Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan söz ediyor.

Düne kadar “ler-lar” takısının arasına gizlediği Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ne zaman “cepheden” vuracak diye bekliyorduk.

Fazla sürmedi: “Musibet”le başladı.

Daha önce ne diyordu?

Madde madde hatırlatalım:

BİR- Hiç kimse benim ağzımdan, benim dilimden, benim zihnimden Cumhurbaşkanımız aleyhine tek bir söz duymadı. Duymayacak...

İKİ - Nefsimi ayaklar altına alırım, bir faninin terk etmeyeceği düşünülen her makamı elimin tersiyle iterim ama asla bu kutlu hareketteki hiçbir dava arkadaşımın kalbini kırmam.

ÜÇ - Bize göre en doğru sistem, başkanlık sistemidir.

DÖRT - Eğer bir gün nefsi hesaplarımdan dolayı bana rüyamda dahi göremeyeceğim makamları altın tepside sunan adama ve o adamın davasına ve onunla yol yürüyenlerin sevgisine, muhabbetine ihanet edersem gelin yüzüme tükürün... 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp