Top
13/03/2016

O düğünün gerçek filmi

Size bu yılın en güzel düğün törenini ve en tanınmış damadı ile gelinini anlatacağım. Görüntü bir Hollywood filmi gibi ama siz bu sahneyi göremediniz.

n

Çünkü Kelebek gazetesi, yer sıkışıklığından, fotoğrafları çok dar kadrajlayarak verdi. Böylece siz de sadece belden yukarı bir gelinle bir damadı görebildiniz. Size o düğünün gerçek fotoğraflarını ilk defa geniş açıdan gösteriyorum.

n

 

n

 

n

SON SAHNE

n


Mutluluk anı: ‘You may kiss the bride’

n

 

n

 Hürriyet

n

 

n

GERÇEK sahneyi, Hürriyet Yayın Direktörü Fikret Ercan’a “Düğün nasıldı” diye sorunca öğrendim.
Fikret Ercan, Mahsun Kırmızıgül’ün Los Angeles’taki düğününde “best man”iydi. Yani sağdıcı...
“Sana fotoğraflarını göstereyim” deyince gerçek çerçeveyi, yani geniş açı fotoğrafı gördüm.

n

 

n

* * *

n

 

n

Mahsun Kırmızıgül sineması için farklı görüşler vardır.
Ama herkesin birleştiği nokta, çok iyi bir görüntü yönetmeni ile çalıştığı ve harika bir kadraj ustası olduğudur.
Mahsun, düğününün yönetmenliğini de kendi yapmış.
Harika bir fotoğrafçı ile çalışmış.
Nikâh törenini bir Hollywood estetiğine büründürmüş.

n

 

n

* * *

n

 

n

Nikâh sırasında çekilen fotoğraf, filmlerden gördüğümüz sahnelere tıpatıp benziyor.
Gelin, Mahsun’un yıllardır “Baba” diye hitap ettiği Fikret Ercan’ın kolunda nikâh mekânına geliyor.
Nikâh kıyıldıktan sonra, sanki “You may kiss the bride” (Şimdi gelini öpebilirsin) sözleri gelmiş gibi damat gelini öpüyor.
Yan tarafta “best man” de alkışlıyor.
Ön tarafta sıralarda oturanlar da alkışa katılıyor.
Kadrajda tek santim eksiklik yok.
Yönetmen harika, filmdeki herkes rolünü başarıyla oynuyor.

n

 

n

* * *

n

 

n

İlginç bir çocuktur Mahsun...
Bugün artık Sur diye bildiğimiz Diyarbakır’dan başlayıp Hollywood dekorunda biten Cinderella masalı gibidir...
Her Cinderella masalı gibi, güzellikleri, çirkinlikleri, kıskançlıkları, hasetlikleri, iyi insanları ve cadıları olan bu hayat oradan binlerce kilometre uzakta başlamıştı.

n

 

n

 

n

 

n

İLK SAHNE

n


Dört anne, 21 kardeşli bir Zaza çocuğunun doğumu

n

 

n

Hürriyet

n

 

n

ASIL adı Abdullah Bazencir’di...
26 Mart 1969’da Diyarbakır’ın Han ilçesinin Vezir köyünde doğmuş bir Zaza’ydı...
Biri öz, üçü üvey 4 annesi, 21 kardeşi vardı.
Tabii ki annelerden sadece biri resmi nikâhlıydı ve o da öz annesi değildi.
Çocukluğu, bir Kuva-yı Milliye kahramanı olan dedesinin hikâyelerini dinleyerek geçti.
Davulcusu ve zurnacısı bol bir mahallede büyüdü.
Herkes onun İbrahim Tatlıses olmak istediğini sanıyordu ama onun içindeki kahraman Yılmaz Güney’di...
Yılmaz Güney filmlerine ağabeyi ile giderdi.
Bütün yük abisinin üzerindeydi. Mesleği elektrikçilikti.
Para yetmediği için mezarlıklarda Yasin okuyarak ek gelir sağlardı.
Bir gün, yakındaki bir oduncu, hızarı bozulduğu için abisini çağırdı.
Gerisini 1999 yılında Hürriyet’e şöyle anlatmıştı:
“Abim gitti bir daha dönmedi. ‘Elektrik
fişini çekin direğe çıkacağım’ demiş. Adam fişi çekmeyince abim direkte can vermiş.”

n

 

n

 

n


İKİNCİ SAHNE

n

 

n

‘Tombul tombul memeler’ türküsüyle sönen bir düğün şarkıcılığı hayali

n

 

n

ABİ ölünce, anne kireç ocaklarında çalışmaya başlar. O da ne bulursa yapar. Çiğköftecilik, boyacılık, kaçak sigara satıcılığı, çaycılık...
Suçun en büyük gelir kaynağı olduğu bir mahallede büyür.
“Türkiye’de suç işlemiş ne kadar Diyarbakırlı varsa, bizim mahalleden çıkmıştır” diyecektir.
Bu ona düğün şarkıcılığı yolunu açacaktır.
“Bizim oralarda düğünler bir saatte bitmez. Sesi güzel olan herkes türkü söyler” diye anlatır.
Bir öğretmeni “Sesin güzel hadi bir türkü söyle” deyince, ilk düğün türküsünü söyler:
“Dam üstünde un eler, tombul tombul memeler...”
Kariyerinin Kenan Temiz’in bu türküyle başlayacağını sanırken, öğretmenden ağır bir şaplak yer. Kötü söylediğini sanır. Öğretmenin memeler lafına kızdığını sonra anlayacaktır.

n

 

n

 

n

 

n

ÜÇÜNCÜ SAHNE

n

 

n

Bahtsız Küçük Emrah’ın yolunu açan Mustafa Bey elinde tek ayakkabı ile kapıyı çalıyor

n

 

n


BU şaplak, kariyerine bir süre ara vermesine yol açar. Üç yıl şarkı söylemez.
İşte o günlerde Küçük Emrah efsanesine takılır. Emrah sesini Diyarbakır Karpuz Festivali’nde duyurmuştur.
O da aynı şeyi yapar. Sonra  
sıra ikinci adıma gelir.
Öz Diyarbakır otobüs şirketinde çalışan bir tanıdığı vardır. “Doldur bir kaset İstanbul’a götüreyim” der. Abisinin bisikletini satıp kasedi yapar.
Bir süre sonra İstanbul’dan haber gelir.
“Güneş Plak’tan Mustafa Bey dinledi beğendi” der...
Mustafa Bey, Küçük Emrah efsanesini yaratan insandır. Şimdi sıra “Âlemin krallığına” aday olan Abdullah Bazencir’indir...
İstanbul dükalığı onu Mahsun Kırmızgül olarak tanıyacaktır.
Gerisini ise hepimiz biliyoruz...

n

 

n

 

n


SONDAN BİR ÖNCEKİ SAHNE

n

 

n

Cinderella düğününden önce içindeki Yılmaz Güney çıkıyor

n

 

n


YILMAZ Güney hayranıydı ama kariyeri boyunca siyasi eğilimini hiçbir zaman dışa vurmamıştı.
Hep kardeşlik ve barış temasını işlemeye çalışmıştı.
Bazıları onun bu arayışını
hep sinik bir ifadeyle küçümsemişlerdi.
Sur olayları patladıktan sonra Başbakan’a sitem dolu tweet’i işte o nedenle çok dikkat çekti.
Mahsun ilk defa öfke oklarının hedefi oluyordu.
Ama en büyük saldırı, iki dizi film yaptığı ATV’nin dahil olduğu Sabah grubundan geliyordu.
Onu teröre yardım etmekle, hatta PKK’lıkla bile suçluyorlardı.
Tabii bu tavır, perde arkasındaki eski bir anlaşmazlığı da tekrar alevlendirmişti.

n

 

n

* * *

n

 

n

Mahsun Kırmızıgül geçtiğimiz yıllarda ATV için “Hayat Devam Ediyor” ve “Benim İçin Üzülme” adlı iki dizi yapmıştı.
Bu filmler için anlaşılan 10 milyon lirayı alamayınca aralarında anlaşmazlık başlamıştı.
Mahsun parayı tahsil etmek için mahkemeye gitmiş ve kazanıp parayı almıştı.
Ama bu onunla Sabah grubu arasına kara kedinin girmesine
yol açmıştı.

n

 

n

* * *

n

 

n

Bazıları, Sabah grubunun Mahsun’a yaptığı saldırıların arkasında bunun da olabileceğini söylemişti.
Bazıları ise bunun söz
konusu olmadığını, tweet’inin hükümet ve Cumhurbaşkanlığı kanadında çok tepki yarattığını söylüyor.
Bu filmin “Son” yazısı yok.

n

 

n

* * *

n

 

n

Bir Hollywood düğünü ile noktalanan Cinderella hikâyesi burada bitmiyor.
Eminim, Sur’un bu Zaza çocuğu bizi şaşırtmaya devam edecek...

n

 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp