Eğitim fakültesi dışında mezunlara öğretmenlik yolunu açan pedagojik formasyon kararıyla ilgili beklenen açıklama dün YÖK’ten geldi. YÖK, eğitim fakültesi mezunlarının tüm karşı çıkmalarına rağmen pedagojik formasyon yoluyla öğretmenlik yapma yolunu kapatmadı. Zaten YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç da “Pedagojik formasyona karşı değilim” diyerek uygulamanın süreceğinin işaretlerini vermişti. Ancak hangi fakültelerin mezunlarına bu hakkın verileceği önümüzdeki günlerde ortaya çıkacak.

Açıklamada gelecekte öğretmen yetiştirme politikalarının değişeceğine ilişkin ipuçları da var. Bunlardan birincisi “Kim lise öğretmeni olabilir?” sorusunun yanıtının satır arasında yer alması ve YÖK’ün aklındaki “lise öğretmenini” tanımlaması. YÖK, “Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin öğretmen yetiştirme programları incelendiğinde, lise öğretmenlerinin giderek artan oranda lisansüstü eğitim programları yoluyla yetiştirilmeye başlandığını” vurguluyor.

Bu vurgu aslında YÖK’te bir süredir eğitim fakültesi mezunları ile fen edebiyat fakültesi mezunlarının “öğretmenlik alanlarının ayrılması” gerektiği yolunda dile getirilen yaklaşımı da ifade ediyor.

Bu yaklaşıma göre eğitim fakültesi mezunları ilkokul ve ortaokullarda öğretmenlik yapmalı. Fen, edebiyat fakültesi mezunları ise lise eğitiminden sorumlu olmalı. Başta temel bilimler olmak üzere bu fakültelerin mezunları “branşlarında” uzmanlaşmış oldukları için liselerdeki derslere onların girmesi eğitimin kalitesinin yükselmesi açısından önemli. Ancak bu mezunlar pedagojik formasyonu yüksek lisans düzeyinde almalı. Böylece üniversite sınavlarında da sayıları yüz binleri bulan ve lise eğitimindeki “başarısızlığı” gösteren tablo da ortadan kalkar.

Öğretmen yetiştirme konusunda önümüzdeki günlerde Milli Eğitim Bakanlığı stratejisini açıklayacak. Eğer strateji raporunda gelecekte lise öğretmenlerinin yüksek lisans eğitimi almış fen-edebiyat fakültesi mezunlarından karşılanması yolunda bir karar çıkarsa YÖK’ün bu projesi Milli Eğitim Bakanlığı’ndan da onay almış demektir.

YÖK’ün okullardaki eğitimin niteliği açısından, geniş bir aday öğretmen havuzu içinden seçim yapma imkânının tümüyle ortadan kaldırılmaması gerektiğini vurgulaması da atanamayan öğretmenler ordusunun gelecekte de süreceğinin işaretlerini veriyor.