Top
Pervin Kaplan

Pervin Kaplan

pkaplan@htgazete.com.tr

10/02/2011

Eğitimde müdahaleyi kim yapacak?

TÜRKİYE’de her 100 öğrenciden 25’i okuduğunu anlamıyor, 42’si de basit matematik problemlerini bile çözemiyor. Bu sonuçları bize OECD’nin 65 ülkede uyguladığı ve 15 yaşındaki öğrencilerin katıldığı uluslararası sınav PISA verileri söylüyor. Bu sınav öğrencilerin okuma, matematik ve fen alanındaki yeterliliklerini ölçüyor. Sadece bilgileri değil, anlama yeterlilikleri de sınanıyor. İşte bu sınavda 3 yıl önceye göre Türkiye ilerleme kaydediyor gibi görünüyor olsa da “üstün performans gösteren” öğrenci sayımız artmıyor. “Üstün performans gösteren öğrenci”nin anlamına gelince; bu çocukların gelecekte yeni bilgi ve teknoloji üretimine katkı sağlayacağı varsayılır.
Eğitim Reformu Girişimi (ERG) sonuçları açıklanan PISA 2009 verilerini incelediğinde ortaya şöyle bir tablo çıkardı: Türkiye’den katılan öğrencilerin yüzde 1.8’i okuma testinde, yüzde 1.8’i ise fen testinde üstün performans gösterdi. Oysa bu oran OECD ülkelerinde yüzde 8’in altına düşmüyor. O zaman hani bizim eğitim sistemimizin küresel rekabete katkısı ve çocukların potansiyelini ortaya koyma gücü?
Sonuçlara eşitlik açısından da bakalım: Sosyo ekonomik statü açısından en alt çeyrekte bulunanlarla en üst çeyrekte olanlar arasında “başarı uçurumu” diğer ülkelere göre çok derin. Neden mi çünkü bizim çocukların arasında 92 puanlık fark var. Oysa bu fark Finlandiya’da 61, Hırvatistan’da 73.
Türkiye’de öğrenci başarısındaki farklılaşmanın yüzde 19’u doğrudan öğrenciler arasındaki sosyoekonomik statü farkıyla açıklanıyor. Üstelik bu değer 2006’da yüzde 13.1 iken, aradan geçen üç yıl içinde 6 puan artmış. Yani çocuğun içinde bulunduğu sosyoekonomik koşulların okul başarısını belirleyiciliği artmış. Bu eşitsizlik değil de nedir?
Bitti mi sanıyorsunuz? Sonuçlar okulların da sosyoekonomik kökene göre ayrıştığını gösteriyor. Sosyoekonomik statü açısından en alt çeyrekte bulunan öğrencilerin yüzde 64’ü dezavantajlı okullara giderken, yalnızca yüzde 7’si avantajlı okullara gidebiliyor. En üst çeyrektekilerin ise yüzde 64’ü avantajlı okullara gidiyor. Yani avantajlı öğrenciler avantajlı okullara, dezavantajlı öğrenciler dezavantajlı okullara. Bu durumda farklı sosyoekonomik kökenlerden gelen öğrencilerin beraber okuduğu “karma okullar” ortadan kalkıyor. Tüm bu sonuçlar eğitim sistemimizin toplumsal eşitsizlikleri gidermek yerine giderek, derinleştirdiğini gösteriyor. Bu durum da “müdahale”ye işaret ediyor.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp