Top
Yücel Koç

Yücel Koç

yucel.koc@tg.com.tr

14/08/2022

Suriyeliler gitsin de…

NATO müttefiklerimiz (!) Suriye’deki Esad rejimini terör örgütü PKK-YPG ile uzlaştırarak, Türkiye’nin, yapacağı yeni operasyonlarla “güvenlikli bölge” alanlarını birleştirmesini önlemeye çalışıyor.

Çünkü Türkiye bunu başarırsa, Kuzey Irak’tan Akdeniz’e kadar uzanan sınırımız boyunca kurmayı planladıkları terör devletçiği daha da zora girecek ve PKK-YPG’nin bölgede yaşama şansı azalacak.

Dolayısıyla büyük emeklerle ördükleri Büyük İsrail hayallerinin en büyük parçası tehlikeye girecek.

Türkiye’den toprak kopararak buraya dâhil etme planları da şimdilik sekteye uğrayacak.

Buna karşın büyük bir umutla ve sabırsızlıkla 2023 seçimlerini beklediklerini şuraya not düşeyim.

***

Neyse ki Şam rejimi yıllardır bu iş birliğine yanaşmıyor, çünkü Rusya’dan aldığı güçle ülkesinin toprak bütünlüğünü korumaya çalışıyor.

Lakin karşılarında ABD gibi bir dev var ve onların desteklediği PKK-YPG, ülkenin önemli petrol bölgelerini elinde tutuyor.

Şam, kendi ülkesinden çıkan petrolü, PKK-YPG’den, dolayısıyla ABD’den parayla satın alıyor!

Düşenin hâli işte böyle oluyor!

***

Gelelim mevzunun Türkiye ile ilgili kısmına…

Terör koridorunu parçalamış olmamız, Batı’nın bölgedeki planlarını bozmamız elbette Suriye’nin de işini geliyor ama bu alanların muhaliflerinin kontrolünde olması Şam’ı rahatsız ediyor.

Nitekim iki yıl önce İdlib’de rejimle savaş durumuna geldik, çünkü o bölgeye Esad’ın katliam ordusunun girmesi bölgeden halkı kaçıracak, Türkiye’ye üç milyona yakın mülteci daha akın edecekti.

Şam, Rusya’nın desteğine rağmen bu saldırısında muvaffak olamadı, ağır kayıplarla geri çekilmek zorunda kaldı.

Ve böylece Türkiye yeni bir mülteci akınını önlemiş, karşılaşacağı yeni tehditlere karşı da kendi göbeğini kendisi kesmiş oldu.

Lakin problem sadece dış tehditler değil.

İçeride sürekli yükseltilen yabancı aleyhtarlığı, Suriyelilerle ilgili bitmek tükenmek bilmeyen provokasyonlar, beş milyona yakın mültecinin halkta oluşturduğu tepki, Türkiye’yi yeni adımlar atmaya mecbur kılıyor.

Türkiye’nin geleceğini belirleyecek kritik 2023 seçimlerinde vatandaşın en çok şikâyet ettiği konular arasında pahalılıktan hemen sonra mülteciler geliyor.

Rusya ve ABD dâhil, bütün dünyayı karşımıza alıp Suriye’nin bütününe savaş ilan edemeyeceğimize…

Güvenliğini sağladığımız sınır köy ve kasabalarına 5 milyon Suriyeli mülteciyi taşıyamayacağımıza göre…

Geriye tek seçenek kalıyor; Şam rejimiyle masaya oturup, Suriyelilerin evlerine güvenli bir şekilde dönmelerini konuşmak.

***

Soçi’deki Erdoğan-Putin zirvesi sonrası Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun diyalog masasını işaret etmesi, bir başka problemi gündeme getirdi.

Suriyeli muhalifler arasındaki bazı provokatörler, Türkiye’nin desteğiyle terör örgütlerinden kurtarılan ve güvenliği sağlanan bölgelerde bayrağımıza, araçlarımıza ve binalarımıza saldırdı.

İlk tespitler gösteriyor ki, aslında bunların pek çoğu PKK-YPG’ye yakın tipler.

Yani, yakın zamanda Musul’da Türkiye’ye karşı yapılan provokasyonun bir benzeri bu olanlar.

***

Suriye, Irak gibi karmaşık bir coğrafyada bunlar hiç sürpriz değil.

Başa gidin, Suriye’de iç savaşın çıkmasında, yüz binlerce hayatın solmasında Batı kimleri kullandı?

Madem Esad’ı devirecek güçleri yoktu, milyonlarca canı vahşi ve acımasız Esad rejimine, Rus uçaklarına kim hedef yaptı?

Yüz binlerce masum sivil can verirken, bunlar kime alan açtı?

Neyse, konumuza dönelim.

***

Bölgenin nabzını yakından izleyen arkadaşımız Yılmaz Bilgen, gazetemizin dünkü manşetinde, olayların perde arkasına ilişkin önemli bilgiler aktardı.

Yıllardır Esad ile PKK-YPG’yi uzlaştıramayan NATO müttefiklerimiz (!) bu defa desteğimiz altındaki muhalifleri “Türkiye sizi Esad’a teslim edecek. Bizimle anlaşırsanız İdlib, Halep bölgesini size veririz, özerk devletiniz olur” vaadinde bulunuyormuş.

Eminim bu iş için birilerine büyük paralar da teklif edilmiştir.

Şu planlara bakar mısınız?

Bir taraftan Şam yönetimini ülke topraklarına zorla çöreklenen terör örgütü ile iş birliğine zorluyorlar…

Öbür taraftan rejim muhaliflerini, bulundukları alandan temizledikleri terör örgütleri ile birleştirmeye, hatta onlara en büyük desteği veren ve bugün güvenli alanda yaşamalarını sağlayan Türkiye’ye karşı kullanmaya oynuyorlar!

***

Burada elbette şöyle bir soru akla gelecektir; Türkiye de 500 bin vatandaşını öldüren rejimle muhalifleri masaya oturtmaktan bahsetmiyor mu?

İlk bakışta haklı bir soru gibi görünse de, bunu sorgulayan Türkiye’yi hiç tanımamış demektir.

Bu katliamları önemsemese, Erdoğan “Schengen olmazsa Şamgen olur” diyecek kadar bağları kuvvetlendirdiği bir ülke ile savaşacak duruma gelir miydi?

Dile kolay, 11 yıl bu yükü çeker miydi?

Şimdi de evlerine güvenle dönebilmelerinin garantisini almadan, önlerine siper olduğu milyonlarca insanı ölüme yollayabilir mi?

Böyle bir korkusu olan varsa 2023’ü düşünsün ve asıl Erdoğansız Türkiye’den korksun.

Bu arada “İktidara gelince Suriyelilerin hepsini geri göndereceğiz” diyen muhalefete alkış tutanlara da bir çift sözümüz olsun;

Şayet böyle bir şey yaparlarsa kimlerin ekmeğine yağ sürecekleri ve Suriye’de bir terör devleti kurulmasına nasıl yardımcı olacakları şu son hadiselerden yeterince anlaşıldı mı?

Bunun neticesinde Türkiye’nin bölünmesinin de yolunun açılacağı, Doğu Akdeniz için yapılan planların tastamam rayına oturacağı yeterince görülüyor mu?

Suriyeliler gitsin de, nasıl gitsin?

 
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp