Top
Yücel Koç

Yücel Koç

yucel.koc@tg.com.tr

12/06/2022

“…oupoulos” ve “…akis”ler!

 
Yunan Başkan Miçotakis’in “Yunan parlamentosunda bile bu kadar alkış almadım” sözleriyle şaşkınlığını gizleyemediği ABD ziyaretinde, bir başka dikkat çekici detay Başkan Biden’ın karşılamasıydı.
Başkan, soyadının Yunanca versiyonunu üreterek, kendisini “Joe Bidenopoulos” olarak tanıttı.
Buna karşılık Miçotakis kendi soyadından tavsiyede bulunup “Joe Bidenakis”in daha iyi olacağını önerdi.
Sonrası gülüşmeler…
“Biz aynı medeniyetin parçalarıyız” mesajlarının verildiği ziyarette bu diyalogların olmasından doğal ne var!
Yunanistan, 200 yıl önce Osmanlı hâkimiyetinden çıkışını zaten ABD’ye borçlu.
Tuhaflık bizde…
Konuşanlara bakıyorsunuz; adı Ayşe, Fatma, Ahmet, Ertuğrul, bilmem ne…
Söylediklerine bakıyorsunuz; Yunan Başbakan’a övgüler, “Batı’dan niye uzaklaştık?” diye yakınmalar.
Daha fenası…
Türkiye’ye yönelik ne kadar saldırı, ne kadar karanlık plan varsa hepsinin suçlusu olarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni görmeleri.
Soyadlarında bir tek …oupoulos eksik, o kadar.
***
Miçotakis, değil kendi parlamentosu, ABD Kongresinden bile fazla alkışı Türkiye’de aldığından haberdar mıdır bilmiyorum ama bunların yazdıklarına, söylediklerine bakarsanız durum şöyleymiş;
Türk hükûmeti sırf gündem değiştirmek için İsveç-Finlandiya krizi çıkarıyormuş, olmadı Suriye’ye operasyonu namluya sürüyormuş, o da kesmezse Yunanistan’la ipleri geriyormuş.
Yani karşı taraf hep masum, sessiz-sakin dururken, bizimkiler durduk yerde bu gerilimleri üretiyormuş ki, halkın ekonomik sıkıntısını gizleyebilsin!
***
Daha düne kadar siyasi olarak işlerine geldiğinde “Yunanistan adaları silahlandırıyor, adalara asker çıkarıyor, hükûmet uyuyor” diyen bunlardı oysa.
Aynı şekilde “DEAŞ sınırımızda fink atıyor, PKK sınırımıza yığınak yapıyor, hükûmet hiçbir şey yapmıyor” diyen de…
Ne zaman ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu tehditleri bertaraf etmek için harekete geçiyor, hemen karşı tarafa siper oluveriyorlar!
Hem örgütlere, hem kukla devletçiklere, hem de sahiplerine!
Tıpkı FETÖ örneğinde olduğu gibi.
Nasıl ki yıllarca FETÖ bahanesiyle ülkedeki bütün mütedeyyin kesimi baskı altına alıp, devlet FETÖ’yü temizlemek için harekete geçtiğinde bu örgütü cansiparane savunmaya geçtilerse…
Şimdi de aynısını yeri geliyor Esad’a, yeri geliyor Miçotakis’e, yeri geliyor Biden’a, yeri geliyor Hafter’e, hatta gün geliyor açık açık terör örgütlerine yapıyorlar.
Yeter ki hükûmet yıpransın, gerekirse Türkiye kaybetsin, umurlarında değil.
***
Suriye, İsveç, Finlandiya yetmedi, hükûmet şimdi de Yunanistan krizi çıkarıyor, öyle mi!
Bunların mantığından hareket edersek; Suriye’de PKK’ya yıllardır silah yığınağını “Sıkıştığımda kullanırım” diye AK Parti hükûmeti mi yapıyor?
Aynı amaçla PKK devletini Türkiye mi kurdurmaya çalışıyor?
Miçotakis’e adaları silahlandırmasını Türkiye mi söylüyor?
“N’olur Yunan adalarına, Batı Trakya’ya üsler kurun da aramızda kriz çıksın, ben de bundan yararlanayım” diye ABD’ye Türk hükûmeti mi yalvarıyor?
İsveç ve Finlandiya’nın terör örgütü PKK/YPG’ye desteğini de yine Türkiye mi önermişti?
Bunların NATO’ya üye olmasını sırf iç politikaya malzeme etmek için isteyen de Türkiye miydi?
Bu “…oupoulos”ların dediğine bakarsan, öyle!
***
Hatta daha ileriye götüreyim sizi…
Bu kafaya bakarsak, Türkiye’deki muhalefetin yediği herzeleri de hükûmet organize ediyor o zaman!
6’lı ittifaka “HDP ile gizli ortaklık yapın. El altından Kandil’in isteklerine boyun eğin. Gizlice Türkiye’yi bölen anayasa taslağı hazırlayın. Birlikte hükûmet kurarsanız hangi bakanlıkları vereceğinizi şimdiden planlayın” diyen de AK Parti hükûmeti olsa gerek!
Gezi darbe girişimini desteklemelerini, 15 Temmuz’a “kontrollü darbe” deyip FETÖ’yü aklamaya çalışmalarını, seçilirlerse bütün FETÖ’cüleri serbest bırakıp yeniden devlet kadrolarına doldurmalarını tembihleyen de bu hükûmettir mutlaka!
Herhâlde örgüt elebaşı Demirtaş ve darbe finansörü Kavala’nın bırakılmasını salık veren de!
Bir de “Biz gelirsek Ege’de, Akdeniz’de Batılı dostlarımız ne isterse yapacağız” dedirten,
Libya tezkeresine “Hayır” oyu verdirten de AK Parti’dir –ki, bundan siyasi fayda sağlasın!
***
Biz “dış güçler” deyince bunlar zannediyor ki sadece Hans’tan, Mark’tan, “…oupoulos”tan falan bahsediyoruz.
Oysa asıl dert içimizdekiler, bunu biliyoruz.
Bütün hasletleri tamam, bir tek soyadları eksik.
Siz onlara isterseniz “…oupoulos” deyin, isterseniz bilmem ne “…akis”.
 
*************
 
Yüzde 25’i nasıl buldunuz?
 
Kira artışı meselesinde Hollanda modelini Türkiye’de kimse konuşmazken aylar önce “Serbest piyasa!” başlığıyla bu köşede kaleme almıştık hatırlarsanız.
Amsterdam örneğini yazmıştık.
Daha sonra Hollanda genelinde tedbirler gündeme geldi.
Öğrendik ki, ülkede zaten “puanlama” diye bir sistem varmış, fiyatlar buna göre belirleniyormuş.
Serbest fiyat, puan sisteminde 763 avronun üstünde çıkan özel konutlar için geçerliymiş sadece.
Bu da bütün ülkedeki konutların yüzde 25’ine tekabül ediyormuş.
Geri kalanı ise (yani yüzde 75’i) şahıslara ait olsa bile “sosyal konut” statüsündeymiş.
763 avro üst sınır olduğu için sosyal konutlar bunun üzerinde kiralanamıyormuş.
Konumuna, bakımlılığına, metrekaresine göre kademeli fiyatlandırılıyormuş hatta.
Ayrıca, bu konutları isteyen kafasına göre tutamıyor, önce bunun takibini yapan derneğe üye olması, o bölgede oturması gerektiğini belgelemesi şart koşuluyormuş.
Yani adamlarda zaten sistem varmış; son dönemde planladıkları şey yalnızca sosyal konut çıtasını 763 avrodan 1.250 avroya yükseltmek olmuş.
Böylece serbestliği daraltıp sistemin kontrol ettiği konut sayısını genişletmişler ki, orta gelirli kesim mağdur olmasın.
***
Önemli bir şey daha yapmışlar.
Gelirinin büyük kısmını kiraya harcayanların kira artışları sınırlandırılacak ve bütçelerine uygun ev tahsis edilecekmiş.
Ucuz konutlarda yaşayan daha yüksek gelirlilere ise gelirlerine bağlı kira artışı yapılacakmış.
Yani herkesin durumuna göre bir düzenlemeye gidilecekmiş.
Bunların yanı sıra kira yardımının üst limitini de artıracaklarmış.
Bu onların modeli…
Ya bizimki!
***
Geçtiğimiz yazdan bu yana hem konut, hem kira fiyatları en az iki katına çıktı.
İcra mahkemeleri, kiracı-ev sahibi davalarıyla doldu taştı.
“Serbest piyasa!” yazımızda biz de bu başıboşluğu eleştirdik, tedbir alınmasını istedik.
Üzerinden aylar geçti.
Açıklanan son rakamlarda enflasyon yüzde 73’ü gördü.
Kiracıların ve ev sahiplerinin uymaları gereken TEFE-TÜFE oranları ise yüzde 39’u.
Mahkemelere yığılan dava dosyalarının sebebi TEFE-TÜFE oranlarına bağlı artış değil, ev sahiplerinin bunun da üzerinde olan enflasyonu baz alarak zam yapma talepleriydi.
Oysa kiracılarla ev sahiplerinin yaptıkları sözleşmede bu oranlara uyma taahhüdü vardı ama hayat pahalılığı bahanesini öne süren tamahkârlık, çok insanı mağdur etti.
Zaten bu süreçte mevcut kiracısını türlü bahanelerle çıkarıp, fahiş rakamlara başkasına kiralayanlar da bu defa kirasını alamama problemiyle karşılaştı, bir de bunlar mahkemelere yığıldı.
İş çığırından çıktıktan sonra hükûmet nihayet meseleye el attı!
***
Geçenlerde (bir yıl geçerli olmak üzere) yüzde 25 sınırını açıkladılar, aynı gün Meclis’e getirip yasalaştırdılar.
Böylece önüne gelecek daha yüz binlerce dosyadan tek kalemde kurtuldu yargı!
Yargı kurtuldu da, vatandaş kurtuldu mu?
***
İmzaladığı kontrattaki TEFE-TÜFE oranına göre artışı bile beğenmeyip enflasyona göre zam isteyen ev sahiplerini, bunun neredeyse yarısı olan yüzde 25 düzenlemesi durdurabilecek mi dersiniz?
Cevabı hâlihazırda yargıya intikal etmiş anlaşmazlık dosyalarında.
Meselenin bir de ev sahipleri boyutu var.
Enflasyon yüzde 73 iken o yüzde 39 zam yapacaktı, devlet diyor ki “Yok onu da yapamazsın. En fazla yüzde 25.”
Peki, bu ülkede sadece evden aldığı kirayla yaşayan yaşlısı var, ev hanımı var…
Onlar n’olacak?
Meselenin görünmeyen bir başka boyutunu söyleyeyim; evini kiraya verip başka yerde kirada oturanlar var.
Özellikle memurlarda çoktur örneği.
Düşünün ki, bu ay ya da öncesinde kendi oturduğu evin kirası yüzde 39 zamlandı…
Ancak kendi kiracısı ile kontratı 1 Temmuz’dan sonra ise en fazla yüzde 25 artış yapabilecek!
Bunun aradaki farkını nasıl kapatacak?
***
Hollanda dar gelirlinin mağdur olmasının önüne geçiyor ama geliri artan kiracıya da “One minute” diyor.
Yani, herkesin gelirini gözeterek hareket ediyor.
Bizde böyle bir ayrım da yok, herkese eşit muamele!
Mevzu problemi hakkaniyetli çözmek mi, yoksa dosyalardan kurtulmak mı, buradan az çok anlaşılıyor.
***
Hollanda’daki gibi bir sisteme sahip değilken…
9-10 aydır millet zaten yapacağını yapmışken…
Kimsenin itiraz edemeyeceği elimizdeki tek kriter TÜFE-TÜFE oranı iken…
Resmî rakamlarla enflasyonun ulaştığı nokta yüzde 75’e yaklaşmışken…
Bu yüzde 25’in izahı nedir, anlayan var mı?
Kiracıları memnun etmeyi anladık da, vergiler dâhil, kamunun yaptığı yüzde 25’in üzerindeki artışları nereye koyacağız peki!
Şahsen AK Parti içinden denk geldiğim dostlara sordum…
Yüzde 25’in mantığını ne anlatabildiler ne de savunabildiler.
Madem bunu yapacaktınız, çok önce yapsaydınız.
Enflasyon yüzde 25’ler düzeyindeyken mesela…
Hiç değilse TEFE-TÜFE bu oranı aşmadan.
Neyi beklediniz ve şimdi yüzde 25’i neye karşılık buldunuz, söyler misiniz?
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp