Top
Yetenekli Kalemler

Yetenekli Kalemler

yeteneklikalemler@tg.com.tr

30/11/2020

Tarihî film yapmak -1-

 
Bir tarihî dizi daha televizyon seyircisiyle buluştu. Birkaç bölümdür de seyirciyi başarılı bir şekilde ekranlara çekiyor… Belli ki dizi, büyük bir bütçeyle çekilmiş ve hiçbir maliyetten kaçılmamış. Film, kanlı savaş sahneleriyle perdeyi açtı. Çok gerçekçi çekilen savaş sahnesinden hemen sonra Sultan Alparslan, bir Batınî tarafından şehit edildi. Devletin birinci veziri Nizâmülmülk, Sultan Alparslan’ın oğlu Melikşah’ı tahta geçirdi. Bana öyle geliyor ki: Gerçek hikâye, sadece bundan ibaret, gerisi tamamen kurgu…
Tarihî bir film yaparken tamamen gerçek olaylardan meydana gelmiş bir hikâye ortaya çıkarmak neredeyse imkânsız gibi bir şey... Neden mi? Çünkü bir kere olayların üzerinden yüzyıllar geçmiş. Neyin doğru, neyin yanlış olduğu, olayları yaşayan kahramanların aralarında ne şekilde konuştuklarını aynıyla bilmek o günün imkânlarına göre nasıl mümkün olabilir ki?
Bu durumda konular her ne kadar tarih danışmanlarına da sorulsa, belirli kaynak araştırmaları da yapılsa konu senaristin veya senarist grubunun hayaline muhtaçtır… O hâlde senarist şunu çok doğru yapmalı, tarih kitaplarına geçmiş olayları eğmeden, bükmeden, yalana abartıya kaçmadan seyirciye doğru biçimde aktarmalı...
Tarihî film yapmak sorumluluk ister. Tarihî bir senaryo yazarken kılı kırk yarmak gerekir. Hele de senarist, ısrarla tarihe mâl olmuş büyük insanları, destanlaşmış liderleri, hikâyenin merkezine koyarsa, seyirci, hayatından ilham aldığı, hatta büyük hayranlık beslediği bu insanların her sözünün, her davranışının ve yaptıkları her işin doğru olmasını bekler.
Siz şayet onlara yakışmayacak bir davranış yaptırırsanız veya böyle bir söz yazarsanız tarih önünde hem o büyük insanlara, hem de tarihî film seven izleyicilere büyük haksızlık etmiş olursunuz. Hele hele o isimlere sanki bin nefermiş gibi sadece savaşmak, sadece kan, gözyaşı, intikam vb. gibi günümüzde hem kabul görmeyen, hem de belirli kesimlerce bilerek bilmeyerek çağrışımlara sebep olabilecek eylemler üzerinde durmak yerine; onların ilme, kültüre, sanata, vefaya, mimariye vb. de nasıl önem verdiklerini senaryolaştırma yeteneği sergilemeleri gerekir.
                    İhsan Ağır
 
 
 
ŞİİR
 
        GÜZ AYLARI
 
Güz mevsimin geldi Türkiye’m senin
Yeşilden sarıya döndü dağların.
Davarlar sürüldü göçler yol aldı,
Şimdi ıssız kaldı hep yaylaların.
 
Kuzular melerdi yazın yaylada,
İmeci olurduk bahçe tarlada.
Ekinler biçilir güz aylarında,
Kestane toplarız ormanlarında.
 
Her mevsimin ayrı güzelliği var.
Kış mevsimi gelir yağar beyaz kar.
Kuzular doğunca gelir ilkbahar,
On iki oğuldur bütün ayların.
 
Yine bahar gelir açar çiçekler.
Toprakta görünür türlü böcekler.
Özgürce uçuşur hep kelebekler,
Yaza damga vurur otçu göçlerin.
 
Kavunu karpuzu elma armudu,
Fındığı fıstığı kekik yoğurdu,
Tarlalar biçilecek ekinler oldu,
Yapraklar sararır güzse mevsimin.
 
Her mevsimde coşar şairin ruhu,
Çocuk ruhlu olur şairler yahu...
Süleyman Usta’nın budur umudu.
Her mevsimi güzel olsun ülkemin.
 
             Süleyman Usta-İstanbul
 
 
 
UNUTULMAZ İSİMLER:
 
SULTAN MELİKŞAH: Sultan Melikşah, bir insanın en verimli olabileceği bir yaşta, otuz sekiz yaşında vefat etti. Yirmi senelik saltanatı esnasında devleti Kaşgar’dan Batı Anadolu’ya, Kafkasya’dan Yemen’e kadar genişletti. Bağdat’ta vefât eden Sultan’ın naaşı İsfahan’a nakledilerek kendisi için yaptırdığı medresedeki türbesine defnedildi.
Yumuşak tabiatlı bir zât idi. Sarayında daima devrin âlimleriyle sohbet ederek onların kıymetli fikirlerini alırdı. Her cins silahı mükemmel kullanır ve iyi ata binerdi.
Sultan Melikşâh’ın sâhip olduğu unvanlara kendisinden önce hiçbir sultan kavuşamamıştı. Yaptığı fetihlerde hiç mağlup olmadığı için “Ebü’l-feth”; sâhip olduğu ülkelerin genişliğini belirtmek için “Es-Sultânü’l-âzam, Sultânü’l- âlem, Şehinşâh-i âzam”; emrindekilere ve halkına âdil davranışından dolayı “Es-Sultânü’l-âdil” gibi lakapları daima ismiyle beraber söylenmiştir.
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları