Top
Yetenekli Kalemler

Yetenekli Kalemler

yeteneklikalemler@tg.com.tr

23/11/2020

Çocuklarımıza ne öğretelim -1-

 
"Soğan, ekmek yiyerek yaşayabilirim. Bilimden, teknolojiden bana ne" diyorsanız bu yazıyı okumak için zaman ayırmayın.
İnternet arama motorlarından birisine girerek, “kodlama, 3D, endüstri 4.0, STEM, Android, Arduino, mikrodenetleyici, diital, elektronik” yazarsanız karşınıza on binlerce site çıkar.
Çocuklarınıza öğretilen bilgilerin yüzde 90’ı, 21. yüzyılda onlara ekonomik bakımdan bir fayda sağlamayacaktır.
Dünya üzerinde 200’den fazla devlet var. Gezegende 8 milyar civarı insan yaşamakta. Türkiye’de ise 83 milyon kişi mevcut. Kaba bir hesapla dünyanın yüzde 1’lik kısmı bu topraklarda yaşıyor. Dünya nüfusunun yüzde 1’ini oluşturmamıza rağmen toplam üretim pastasından aldığımız pay 5 kat az olup yüzde 0,2 seviyesindedir. Gelişmiş ülkelerin üretip ihraç ettiği malların kilogram fiyatı 4-5 dolar iken bizim sattığımız malların kilogram fiyatı 1,2-1,3 dolar seviyesindedir. Yani katma değeri yüksek ürünler imal edip satma konusunda yeterli değiliz.
İçinde bulunduğumuz yıl itibari ile dünyanın en değerli şirketleri teknoloji (yazılım, elektronik, robotik) sektörlerinden çıkmaktadır.
ABD, Almanya, Güney Kore, Rusya, Çin, Hindistan vb. gibi ülkeler hiç durmadan yeni yazılımlar, uygulamalar, teknik cihazlar üretmektedirler.
200 civarı üniversitemiz var. Bu kurumlarda çalışan 150 bin akademisyenin her biri yeni bir kitap yazsa, ürün tasarlasa, yazılım geliştirse biz de sahnede söz sahibi olabiliriz.
Çocuklarınıza 5-6 yaşından itibaren faydalı yazılımları, elektroniği, kod yazmayı öğretmeye başlayınız. Bunun için okul yönetiminden, belediyelerden, yayıncılardan, bilişim şirketlerinden ısrarla talepte bulununuz.
Evladınızın kitaplığında sadece hikâye, roman, şiir kitapları değil kodlama, robotik, uygulama üretme içerikli eserler de olsun.
İlkokul seviyesindeki bir çocuğun kodlama dünyasına adım atması için ilk başta 200-300 TL’lik bir kaynak yetecektir. Markalı, pahalı bir spor ayakkabısı da bu bedelle satılmaktadır. Yarın devam edeceğiz inşallah...
 
 
 
ŞİİR
 
            HAYAT VE HAYAL
 
Akşam olur, bir rüzgâr eser dudaklarda
Kıştan ayaz  hisler ağarır şakaklarda
Tükenmez hasretler bekleyen şafaklarda
Kırk mevsim bekler, ömür adanır hasrete
 
Gökyüzü, bakar kuşbakışı  seher vakti
Gönüller uykuda, hissetmez bir belirti
Ruhumuzun burçlarında her dem esinti
Kaç gece maya çalar sevdalar kısmete
 
Gün olur dalgalanır  nasırlı  bakışlar
Güz olur emek emek  dokunan nakışlar
Hayat sığmaz kabına sel olur akışlar
Ceylanlar hasret içinde gider gurbete
 
Her nefes, insana verilmiş  bir işaret
Renk, renk umutlar sessizce kalır mücerret
Bekleyiş, sonsuzluk kıyısına bir davet
Vuslatı bekleyen ruhlar düşer hicrete
 
                     Yusuf Bardak
 
 
 
 
 
UNUTULMAZ İSİMLER
 
ERTUĞRUL GÂZİ: Osmanlı Devletinin kurucusu olan Osman Gâzinin babası. Oğuzların Bozok koluna bağlı Kayı boyundan Süleyman Şah'ın oğludur. Cengiz’in İslâm memleketini talan ettiği sırada babası, Selçuklu topraklarında yaşamak üzere kabilesiyle beraber ülkesini terk etmiş, Amu Deryâ’yı geçip, Oğuzların yoğun olduğu Ard havzasına gelmişti. 1220’lerde Horasan’ın kuzey sınırına, oradan Karakum Gölü'nün güneyine, oradan da Merv yoluyla Ahlat’a ulaşmıştı. Moğol ateşinin Doğu Anadolu’yu da sarması üzerine kabilesine daha uygun bir yer arayan Süleyman Şah, Rakka civarında Ca’ber Kalesi yakınında Fırat Nehri'nden geçerken boğuldu...
Babalarının vefatından sonra, Ertuğrul Gazi kabileye reis seçildi. Ağabeyleri Sungur Tekin ve Gündoğdu, kendilerine tâbi kabile mensuplarıyla beraber Ahlat’a geri döndüler. Ertuğrul Gâzi ise, kardeşi Dündar Beyle beraber batıya hareket etti. Ertuğrul Gâzi Selçuklu Sultanı Alâeddin’in vefatına kadar altı sene etrafın fethi ve İslamiyet’in yayılması için bütün gayreti ile çalıştı. Sultânın vefatından sonra, Selçuklu hükümdarları arasındaki taht ve taç kavgalarına karışmayıp Söğüt uç bölgesinde geçti. 1281 yılında 92 veya 96 yaşındayken Söğüt’te vefat ederek oraya defnedildi...
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları