Top
Ünal Bolat

Ünal Bolat

unal.bolat@tg.com.tr

26/10/2020

Konuşan fotoğraf…

 
O yılların okullarının ve milletimizin hâlini bir kere daha hatırladım...
 
Değerli okuyucular, size hatıramda paylaştığım fotoğrafı bugün web üzerinde gördüm ve yarım asır önceye gittim. 1970'li yılların karanlık, çamurlu, yamalı elbiseli, sobalı yani çok fakir günleri gözümde canlandı.
Bir dağın başındaki garip köyümüzdeki okulda 5 sınıf bir arada ders görüyorduk. 50 öğrenci ve iki idealist öğretmen vardı. Sınıfımızda odun yakan bir soba vardı. Ayağımızda bot filan yok. Yaz kış kara lastik ayakkabı var sadece.
Bir gün sobanın küçük kapağını açmak için ayakkabımın ucuyla müdahale edeyim dedim. Kapak çok kızgın olduğu için ayakkabının yumurta şeklindeki uç kısmını kesiverdi yani eritti.
“Ben şimdi eve ne cevap vereceğim? Babam buna çok kızar” diye kara kara düşünmeye başladım. Aklıma, babamın el takımlarını muhafaza ettiği ahşap sandık geldi.
Ömer Seyfettin'in Kaşağı hikâyesindeki Dadaruh’un sandıkta sakladığı fakfon kaşağıyı arar gibi ben de derdime derman olacak bir yöntem aramaya başladım. Gidip gizlice sandığı açtım. Orada babamın ayakkabılarını tamir ederken kullandığı bir tüp yapıştırıcı vardı. Onu aldım. Ayakkabının kesik kısmını kendimce yapıştırdım. Ama çocukluk işte, işi tam bilmediğim için birkaç gün sonra ayakkabı tekrar su almaya başladı.
Daha sonra neler yaşadığımı hatırlamıyorum...
Kıssadan hisse demek istiyorum. Birincisi bir eğitimci olarak o yıllarda ayağında ayakkabı bile olmayan bir öğrenciye nobran bir eğitimci ruhuyla tek ayaküstü ceza verme hâline çok üzüldüm… O yılların okullarının ve milletimizin hâlini bir kere daha hatırladım.
Şimdilerde darlıktan, fakirlikten bahseden insanlara biraz eski günleri hatırlayın diyorum. Tabii ki okuduğunu yanlış anlama ihtimali olanlar için de özür dileyerek bir hatırlatmada bulunmak istiyorum. Bu yazıda siyaset yoktur. Kimseden aferin alma hevesi yoktur. Sadece bir anı paylaşımı söz konusudur.
       Ali Özdemir-Eğitimci-yazar
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp