Top
Ünal Bolat

Ünal Bolat

unal.bolat@tg.com.tr

23/09/2020

Yazmak düşüncenin fotoğrafıdır

“Cezaevine girenler arkasında onlarca ağlayan insan bırakırlar, kendimden biliyorum.”
 
On altı yaşındaydım Naif ismini aldığım dedemi öldürdüklerinde... O zamanlar kan davaları vardı. Dedem kardeşimle oynarken evin mandırasında saklanan davalıları tarafından öldürülmüştü.
O dönem çok hazindi. Köy yeri kışın en zemheri ocak ayını yaşıyordu. Yollar kardan kapalıydı. Rahmetli dedem iki gün orada kalmıştı. Üstü de babaannemin çeyizindeki fistolu sarı çarşafla kapatılmıştı. Eminim ki babaannemin bu çarşafı kocasının naaşını görmemeleri için koyduğu aklının ucundan bile geçmemişti.
Savcı tam iki gün sonra gelebilmişti. O dönemde evdeki herkes çok garipti. Beşinci sınıfa kadar okuyup ömrünü inşaat tepelerinde geçiren babam, kalemi elinden bırakmıyor bir şeyler yazıyordu. O yıla kadar babamın yazı yazmayı bildiğinden bile pek emin değildim. Yazıp yazıp tüvit ceketinin ceplerine tıkıyor, kimseye okutmuyordu...
Gerçek şuydu ki on altı yaşımda ilerideki mesleğimi seçmiştim. O acı beni bu mesleğe sürüklemişti. Kan davalılarını içeri attıklarında bir gardiyan olup yaptıklarının cezasını nasıl çektiğini izleyip pişman olduklarını görmek istemiştim.
Kendimden biliyorum, cezaevine giren her insan arkasında onlarca ağlayan insan bırakır. Onların da acı çekip çekmediğini görmek istedim. İnsanların gerçekten ıslah olup olmadıklarını izlemek istedim.   
O dönemde babam uyurken ceketinin ceplerini aradığım çok olmuştu. Ama hiçbir zaman bir şeylerin yazılı olduğu bir kâğıt bulamamıştım. Sadece pamuklu mendili, bir de değeri kalmamış gibi görünen buruşmuş kâğıt paralar gelirdi elime. Bu merak yüzünden bazı sabahlar gizlice babamların yatak odasına giriyor, ortalığı kolaçan ediyordum. Sandığın içine şiltenin atına hatta metal baca kapağının içine bile bakmıştım. Artık son çare durumu anneme anlattığımda o da bana kendisinin de çok merak ettiğini söylemişti. Onunla ittifak olmuştuk. Kâğıtları annem bir hafta sonrasında bulmuştu, meğer babam kâğıtları dedemin odasında kilitli çekmecede saklarmış. Ben dedemin odasına girmeye pek cesaret edemiyordum o zamanlarda.
Derler ki: “Yazmak düşüncenin fotoğrafıdır...”
Babam yaşadığı trajediyi bütün telaşını oraya sığdırmaya çalışmış. Yazarak sıyrılmaya çalışmış, bunu başarmış mı ben de bilmiyorum fakat o çocuk aklımla bile olsa rahatladığını görebiliyordum. Babamın bir yazısı çok dikkatimi çekmişti... DEVAMI YARIN
 
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp