Top
Ünal Bolat

Ünal Bolat

unal.bolat@tg.com.tr

15/01/2021

Gözüm o tabakta kalınca...

“Acele etmek niye? Biraz beklesek, sıramız gelecek ve yemeğimizi alacağız...” 
 
Yıllar önceydi... Okulumuz şehrin en güzel yerinde, çevre düzenlemesi yapılmış pırıl pırıl bir binaydı. Yurdumuz da okulumuzun hemen yanındaydı. Yurt müdürümüz gayet titiz, öğrenci ve yurt görevlileri arasında takdir edilen prensip sahibi biriydi.
Onu hem sayar hem kendisinden çekinir biraz da korkardık. Çünkü hata yapıldığında çok sert cezalar uygulamaktan hiç çekinmeyen bir kimseydi.
Biz de okulun yanındaki o yurtta kalıyorduk… Tayfur isminde çok samimi bir arkadaşım vardı. İkimizin de karakteri birbirine uygundu, tabii ki yaramazlık konusunda. Kanımızın kaynadığı zamanlardı. Yerimizde duramıyorduk. Bazen şakamız kavga edecek dereceye bile varıyordu. Ama sonunda ikimizi bizden başka anlayacak çıkmayınca yine birbirimize muhtaç kalıyorduk…
Yemekhanemizde bulaşıkçı Kemal Amcamız vardı. Öyle ki bu zavallı adamcağızın ağzı var dili yoktu. Kimsenin işine karışmaz kendi hâlinde biriydi. Dört kişilik ailesini burada çalışarak geçindirmeye çalışıyordu.
O gün öğle vakti yaklaştığında içimizi yine heyecan sarmıştı. Bir an önce yemek kuyruğuna girmek… Hâlbuki herkese yetecek kadar yemek çıkıyordu işte. Acele etmek niye? Biraz beklesek, sıramız gelecek ve herkes gibi biz de yemeğimizi alacağız.  Ne kadar aceleciyiz. Sıra kapmak, önce yemek almak, henüz dolmamış masalardan yer kapmak sanki ulaşılması çok zor bir şeymiş gibi gelirdi…
Benim önümde Tayfur var… Ben ondan önce yemek almak için ne kadar çabaladıysam da o beni geçti. Sırasını da vermedi… İkimiz de nefes nefeseyiz…  Bir taraftan gülüşüyor bir taraftan kıpır kıpır ilerliyoruz…
Çocukluk işte… Yemekhanedeki aşçı Halit Amca her uzatılan tabldot tabağına servis yapıyor. Her tabağı milim milim hesap edecek değil ya… Köfteler sayı olarak belli o kadar… Sulu köfte işte…  
Ama benim gözüm onun tabağındaydı. Tayfur’un tabağına konulan köfteler sanki benimkinden iriceydi. Daha nefis gözüküyorlardı. Ah çocukluk…
-Eğer bir adım öne geçseydim o tabak şimdi benim olacaktı…
-Ne alakası var?
Elimizde tabaklar, masamıza giderken konu aynıydı. Herkes kendi hâlinde kendi muhabbetinde… Kimsenin kimseye dikkat ettiği filan yok…
Pencere kenarındaki masalar henüz dolmamıştı. Biz de cam kenarında yerimizi kaptık. Ama o köftelere göz koymuştum. İş inada binmişti! Tayfur’a vermeyecek onu ben alacaktım. Ben çabuk davranıp kendi tabağımı bıraktım, Tayfur’un tabağı bırakmasına odaklandım. DEVAMI YARIN
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp