Top
Ünal Bolat

Ünal Bolat

unal.bolat@tg.com.tr

13/07/2020

Unutulmaz bir ziyaret...

“O gün öyle hoş bir gün yaşadık ki hayali cihan değer. Allah hepsinden razı olsun...”
 
 
Bülent Gencer Abiyle 1963 senelerinde Maltepe Zırhlı Tugayı’nda aynı birlikteydik. Benim sebeb-i saadetimdir. Bir gün: “Metin’ciğim bir pazar günü Hocamız ailecek size gelecekler” dedi. “Abi buyursunlar” dedim.
O pazar günü baktım Kadıköy Yakacık arası çalışan yolcu minibüsü Soğanlı Caddesi güzergâhı yerine lojmanın içine girip kapımızın önünde durdu.
Minibüsten, önce Bülent Abi indi. Minibüsün kapısını açtılar. Hocamız ve ailesi de indiler. Kendilerini misafir ettik. Eve gelince Hocamız Hüseyin Hilmi Işık Efendi dedi ki: “Efendim bakın kitabın faydaları. Çantaya birkaç kitap koydum. Yolda bazı yolcular vardı kitapları da onlara verdim. Şoföre de verdim. Şoför Allah razı olsun kapınıza kadar getirdi...”
Kendilerini buyur ettim. Kısa bir hâl hatırdan sonra bir tahta kahveci sandalyesi vardı ona oturup kitap yazma ile meşgul olmaya başladılar. 
Yemek zamanı geldi. Tabii yeni evliyiz, evde masa sandalye yok. Elektrik su yok. Bir sofra bezi üzerine kalbur koyup, üzerine sini ile yemekleri getirdim. İbrikle su getirdim. Ellerini yıkadılar ve yer sofrasına oturdular... Yemeğe başlamadan “Efendim siz çok şanslısınız. Bakın Yakacık’ın dibinde oturuyorsunuz. Yakacık’ın güzel suyunu içiyorsunuz” diye iltifat ettiler. “Efendim sabah namazına kalkınca çeşmeden birkaç kova içme suyu alıyoruz. Kullanma sularımızı da CEMSE ile askerler getiriyor” dedim. “Çok iyi” dediler. Yemeğe başlarken “müminler suyun da yağın da en güzeline layıktır. Sağlıklı olmak için mümkün ise tereyağı ile zeytinyağı tercihi iyi olur” buyurdular. Dedim ki: “Efendim yemekleri nebati yağı ile yapmıştık.”
“Besmeleyle piştiği için yiyeceğiz efendim. İnşallah bundan sonra maaşı alınca iki kilo zeytinyağı, bir kilo da tereyağı alırsınız. Makarna pilava tereyağı kullanırsınız, zeytinyağı ile de sulu yemek yaparsınız” tavsiyesinde bulundular...
Yemekten sonra yine ellerini sabunla yıkadılar. O tahta sandalyeye oturup yazmaya devam ettiler. Yemek sonrası karpuz vardı. Temmuz ayındaydık. Buzdolabımız da yoktu. Dedim ki: “Efendim karpuz yeni kesildi, serin serin buyurmaz mısınız?”
Hiç oralı olmadılar. Hiç boş durmadılar zaten. Aradan üç beş dakika geçti. Bülent Abi “Efendim evde buzdolabı olmadığı için karpuzu serin serin yemek ister misiniz?” dedi. Bunun üzerine çalışmasına ara verip karpuz yemeye başladılar. Ve dediler ki: “Efendim karpuzun faydalarını ilmihale sizin evde yazıyorum.”
          Metin Bitikçioğlu
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp