Top
Ünal Bolat

Ünal Bolat

unal.bolat@tg.com.tr

13/01/2020

Konuşmayan meçhul ihtiyar!..

“Nihayet bu ihtiyar amcanın ceketinin cebinde bir düğün davetiyesi buldum…
 
Hemen koşup koluna girdim… Çocuklara dedim ki: “Bunu alıp dükkâna götürün dinlendirin, ben namaz dönüşü ilgileneceğim”
Namaz çıkışı döndük. Soframız hazırlanmıştı. Yaşlı sürpriz misafirimizi de konuk ettik…
Tam bir Anadolu sofrasıydı… Amca hiç konuşmuyordu… Kimseyle de göz göze gelmek istemiyordu… Yemek yerken dikkat ettim, kaşığın ön tarafıyla alıyor arka tarafıyla ağzına dökerek içiyor… Bu nasıl bir edep nasıl bir kültür hayran kalmamak elde değil…
Baktım masanın altına ellerini uzatmış dua ediyor… Biraz kuru fasulye biraz pilav ile birlikte üç bardak ayran içti… Ağzını güzelce sildi. Elini yıkadı. Ama hiç konuşmuyor…
“Üzerinde bir kimlik var mı?” diye niyetlendim. Nereye elimi götürmek istesem elimi tutuyor, izin vermek istemez gibi tedirgin…
Nihayet amcanın ceketinin cebinde bir düğün davetiyesi buldum. Davetiyeden basılan matbaanın telefonunu buldum. Orayı aradım. Durumu anlattım. Düğün sahiplerini tanıyıp tanımadığını sordum. Bana bir numara verdiler. Numarayı aradım. Çıkan şahıs dedi ki:
“Düğün bizim düğündür. Ben ağabeyimin oğluna kızımı verdim.”
Durumu ona da anlatıp dedim ki:
“Bir aradığınız isim var mı? Bu yaşlarda bu evsafta bir amca bulduk. Üzerinden bu davetiye çıktı. Kendisi konuşmuyor hiç…”
“Bir araştırıp döneyim” dedi.
Biraz sonra telefonum çaldı… Arayan kimseler İstanbul’da çok meşhur bir mobilya firması sahibi insanlardı. İlk soru şu oldu:
“Yaşıyor mu?”
“Yaşıyor beyefendi. Biz de cuma öncesi rastladık. Şu an bizim yanımızdadır.”
 Adamcağız Alzheimer hastasıymış… Bir hafta önce oğlunun biriyle Esenlerde bir cuma namazına gitmiş. Namaz kılarken oğlu namaz esnasında bir çıkmış ki baba yanında yok… Gidiş o gidiş… Bir hafta boyunca onu arıyorlarmış…
Altı evladının altısı da çok kısa sürede dükkâna geldi… Çok duygulandırıcı bir şeye şahit oldum. Altı çocuğunun altısı da babasının ayaklarına kapandı… Öpüp koklayıp bana teşekkür ederken dediler ki: “Sağ olun ama bu bir hafta boyunca sağda solda düşmüş kalmış üstü başı telef olması gerekirken bu tertemiz hâl nedir?"
Dedim: “Efendim eski esvapları (giysi) şu valizin içinde. Bunları tepeden tırnağa kadar biz ayarlıyoruz.”
Sarıldık kucaklaştık… Vedalaştık… Bir babamızı daha kurtarmıştık… Bir ahbabımız daha olmuştu…
             Karbüratörcü Mehmet Usta
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp