Top
Ünal Bolat

Ünal Bolat

unal.bolat@tg.com.tr

02/06/2021

Şefkat ve merhamet olmazsa...

“Bu çocuklarımızın; olması gereken sevgi şefkat ve merhamet ikliminde büyütülmesini diliyorum...”
 
Yetiştirme yurdundaki anılarımdan bir bölümünü anlatmaya bugün de devam ediyorum...
İki üç defa kaçtı diye kesin olarak yurttan çıkışını veren idare kendi evladı için de bunu yapar mıydı? Evden kesin olarak gönderir miydi onu? İşte empati mesele bu…
Tamam, kararı kurallara göre uygula… Ama işin bir de böyle boyutu olduğunu hesapla… O çocuk o yurtta niçin kalmak istemiyor, bir de bunu sorgula? Kendini sorgula müdür olarak, çalışanlarını sorgula. “Biz ona gerçek ana babası gibi davranabilsek o çocuk bu yurttan kaçmak ister miydi?” diye bir sor…
Bizler o seksenli yıllarda yurtta büyümeye mahkûm çocuklar ilk önce öğretmen ve bakıcılarımız tarafından “yurt çocuğu” olduğumuz konusunda bilinçlendiriliyorduk (!) Yani kimsemiz olmadığı için yetiştirme yurdunda bulunmak zorunda olduğumuzu, kendilerinin de bu görevle görevlendirilmiş kimseler olduğunu belli ediyorlardı.
Bu belli edişte ne mi yoktu? Şefkat yoktu… Merhamet yoktu… Naz yoktu… Sevgi yoktu. Anne kucağı, öpüp koklama zaten yoktu. Kimse de beklemiyordu… Ama hiç olmasa azarlamalar, bağırıp çağırmalar, aşağılamalar; en önemlisi şamar atma, dayak atma, bir çocuk için gerçekten fiziksel şiddet ve işkenceler olmasaydı…
Yurt görevlilerinin bizi yetiştirmek için değil de bizi dövmek için para aldıklarını düşündüğüm olmuştu zaman zaman… Bizim minicik yanaklarımıza şaklayan o kocaman eller, kim bilir akşam kendi çocuklarının yanakları için ne kadar şefkat dolu bir el hâline geliyordu… İyi de bizim suçumuz neydi?
Çocukça yaramazlıklarımız mı?
Bu sopayı bu öğretmen ya da bir bakıcı bize niye vuruyor? Üstelik bunun karşılığında kendisine maaş diye para veriyorlar…
Ve biz gidecek yerimiz, şikâyet edecek kimsemiz, ağlayacak nazlanacak bir kucağımız olmadığı için yurdun soğuk duvarlarında kendi gözyaşlarımızı kendimiz sile sile büyüyüp okul çağına geliyorduk…
Okula gittiğimizde okuldaki öğrenciler ve velileri tarafından anında yaftalanıyorduk: “Yetiştirme yurdundan geliyorlar!..”
Sanki cüzzamlılarız… Ya da hapishaneden kaçmışız… Ya da neyiz biz? Oysa biz hepimiz bu toplumun sorunlarının yükünü çeken çaresiz yavrucaklar değil miydik?..
Bu vesileyle herkesi bu çocuklara karşı empati yapmaya davet ediyorum... Devletimizin de her geçen gün yetiştirme yurdundaki çocuklarımızı; olması gereken sevgi şefkat ve merhamet ikliminde büyütmesini diliyorum.
          Demirhan Kadıoğlu
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp