Top
Süleyman Özışık

Süleyman Özışık

suleyman.ozisik@tg.com.tr

04/03/2019

Küçük hesap, büyük kayıp getirir!

7 Haziran seçimleri öncesi başımıza gelenlerin bire bir aynısını yaşıyoruz. O günlerde CHP ile HDP, MHP’yi yanlarına almaya çalışarak AK Parti’yi iktidardan devirmek için çalışıyordu. Şimdi ise CHP ile HDP, İYİ Parti’yi ve Saadet’i yanlarına alarak iktidarı indirmek için çabalıyor.
7 Haziran’da AK Parti devasa projeleri vaat olarak sunarken, CHP ise milletin ekonomisinde iyileşme sağlayacak çözüm önerileri sunuyordu.
Şimdi CHP yine milletin aklını karıştıracak kişisel çözüm önerileri sunarken, AK Parti bir kez daha büyük proje vaatlerinde bulunuyor.
7 Haziran seçimlerinde CHP, asgari ücretin artacağını söylerken, AK Parti kanadından bazı isimler, “Hangi parayla vereceksin, kimin parasını kime vereceksin?” diyerek bu öneriye karşı çıkıyordu.
Bugün de aynı şey oluyor.
Önceki gün ekranda izledim. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Benim belediye başkanlığımda bebeği 4 yaşına gelene kadar annelere seyahat ücretsiz olacak” diyen CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu’na tepki gösteriyor, “Kimin parasını kime veriyorsun” diyor.
AK Parti’ye oy veren memur kesimi aylardır 3600 ek gösterge ve özlük hakları konusundaki müjdenin verilmesini bekliyor. Ancak parti içinden bazı isimler, “O iş seçimden sonraya kaldı” diyerek bu kesimi partiye küstürüyor.
CHP hemen devreye girip, “Bize oy verirseniz size 3600 ek gösterge ve özlük haklarınızı hemen vereceğiz” diye söz veriyor.
AK Parti hükûmeti, Emeklilikte Yaşa Takılanlar konusunda bir adım atmayacağını belli etti. Zaten Türkiye’nin bu şartlarında birilerinin 38-40 yaşında emekli olması da pek mümkün görünmüyor.
Ancak en azından birilerinin bu kesimin gönlünü alması, “bakın şu nedenlerden dolayı bu yasayı çıkaramayız” demesi gerekiyor. Ancak hiç kimse bu konudaki isyanı duymak istemiyor.
CHP yine tam da bu noktada devreye giriyor, “Bize oy verirseniz erken emekliliğinizi cepte bilin” diye söz veriyor. Düşünün ki CHP’nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mansur Yavaş bile elinde yetki olmamasına rağmen, “EYT konusunu ben çözeceğim” palavrası sıkarak milletin gönlünü hoş etmeye çalışıyor.
AK Parti ülkeyi sivil savunma, ulaşım, sağlık ve inanç özgürlükleri konularında kimsenin hayal edemeyeceği seviyelere ulaştırdı, bunu kabul ediyorum.
Ancak AK Parti’nin de şunu kabul etmesi gerekiyor ki millet artık bu tür vaatlere ve çalışmalara doydu. Ekonomik krizin can yaktığı bir noktada insanlar, artık sıranın kendilerine gelmesini bekliyor ve istiyor. Birileri bu duruma itiraz edip, “Ne yani, AK Parti seçim yatırımı mı yapsın?” diyebilir.
Ama değil kardeşim, değil!
Milletin ekonomik refahını sağlamak iktidarların en öncelikli görevleri arasındaysa, işbaşındaki iktidar bu görevini kusursuz şekilde yerine getirmeli. Alım gücü azalan milletin ekonomik durumunu iyileştirmek ne zamandan beri seçim yatırımı oluyor?
AK Parti ekonominin düzelmesi için gerekli adımları atmıyor, gerekli tedbirleri almıyor mu?
Gerekli adımlar atılıyor, gereken tedbirler alınıyor elbette. Vatandaşın cebine yansıyacak bazı çalışmalar da yapılıyor haklarını teslim edelim.
Ama demek ki yetmiyor.
İnsanlar CHP’nin kişiye dokunan politikalarını duyduklarında kafaları karışıyor, “Acaba ne yapsam” diye kıvranıyorsa, AK Parti’nin attığı adımlar yetersiz kalıyor demektir.
Dedim ya, 7 Haziran seçimleri öncesi ne yaşıyorsak, bugün yine aynısını yaşıyoruz. O günlerde küçük hesap yapmanın bedelini çok büyük kaybederek ödemiştik.
Şayet o dönemde MHP lideri Sayın Devlet Bahçeli CHP’nin, “Gel başbakan sen ol. CHP ile HDP de seni desteklesin” önerisini onurlu bir şekilde reddetmemiş olsaydı, ülke cehennem çukurlarına yuvarlanmış olacaktı.
O dönemlerde Selahattin Demirtaş’ın, Figen Yüksekdağ’ın, Sırrı Süreyya Önder’in isimleri Başbakan Yardımcılığı ve bakanlıklar için geçiyordu.
Bu durumu fark eden Sayın Bahçeli bir kez daha kurulan tuzakları bozmuş ve devletinin, milletinin yanında yer almıştı. Ancak yaşanan belirsizlik sürecinde çok büyük kayıplar ödemiştik. Ekonomik olarak sendelemiş ve yine yüzlerce şehit vermiştik.
AK Parti bugün maalesef yine aynı küçük hesapları yapıyor ve büyük kaybetmeye oynuyor.
Eğer bu ülkede bir beka sorunu var ise ki var. O vakit bu beka sorununu atlatmayı sadece vatandaşın sırtına yüklememek gerek. AK Parti’nin de bu konuda elindeki fırsatları kullanması ve kaybetmesi muhtemel belediyeleri CHP’ye kaptırmaması gerek.
Bunun için yapılması gereken tek şey vatandaşın desteğini yeniden kazanmak. Bugüne kadar AK Parti’ye oy verenler, “Ben 17 yıldır varlıkta da yoklukta da senin yanında yer aldım. İstikrar için, beka için ödemem gereken tüm bedelleri ödedim. Gerektiğinde tankların dahi önüne koştum ve canımı ortaya koydum. Ama artık takatim kalmadı. Yaptıklarımın karşılığında bir kez olsun beni düşünsen olmaz mı?” diye soruyor.
Sadece bu değil…
İnsanlar masum olmasına rağmen FETÖ’cülükten hapse atılanların serbest bırakılmasını, gerçek FETÖ’cülerin hak ettikleri cezaya çarptırılmasını istiyor. İnsanlar görev dağılımında torpilin değil, liyakat ve sadakatin esas alınmasını istiyor. İnsanlar zenginlerin daha zengin olmadığı, gelir dağılımının hakkaniyet ölçülerine göre yapıldığı bir sistem istiyor.
Ve insanlar, “İçimizde olup yanımızda olmayanların” partiden uzaklaştırılmasını, parti için hayatını ortaya koyan gerçek dava adamlarının hak ettikleri noktalarda göreve getirilmesini istiyor.
Bu sese kulak vermeli, bu soruca cevap olacak çareler aramalı AK Parti…
Özellikle ekonomik alanda iyileştirmeler yapılması belki ülkenin sırtına bir mali yük bindirecektir ama CHP’nin aldığı ve HDP’lilerin dolaylı yollardan yöneteceği belediyelerin PKK’ya ve teröre aktaracağı kaynağın yanında lafı bile olmaz.
Oradan ülke hanesine yazılacak kayıp çok ama çok daha büyük olacak. Mesele beka meselesiyse, AK Parti’nin bu noktalarda gerekli adımları atması da elzemdir.
Yoksa yapılan küçük hesaplar, bize büyük kaybettirecek!
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp