Top
Rahim Er

Rahim Er

rahim.er@tg.com.tr

28/01/2019

VENEZUELA’YA DESTEK!

Emperyalistlerin “Küçük Venedik” anlamında “Venezuela” adını verdikleri memleketin resmî ismi “Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti”dir. Burası, bir Güney Amerika ülkesidir. Nüfusu 32 milyona yakın ve yüzölçümü 900 bin km2’yi aşkındır. En fazla petrol ihraç eden 5 devletten biri ve dünyada en yüksek miktarda petrol yataklarına sahip birinci ülkedir.
Venezuela, İspanyol sömürücülerinin ilk girdiği Amerikan topraklarındandır. Halk, bu istilayı kabul etmeyerek istiklal mücadelesi vermişse de o sıralarda Endülüs’ü de ele geçirmiş olan İspanyollar, işgallerini 1522’den 1821’e kadar devam ettirmişlerdir. Bu tarihte Simon Bolivar komutasındaki vatanseverler, işgalcileri topraklarından atarak Venezuela, Ekvador, Kolombiya, Peru ve Panama’dan meydana gelen “Büyük Kolombiya”yı kurdular. Ancak bu birlik kısa sürdü. Venezuela, 1830’da müstakil oldu. O günden bugüne bu talihsiz iklimde isyan, askerî darbe, ekonomik kriz ve her çeşidiyle kaos eksilmemiştir. Başşehri Caracas olan devlet, birçok eyalet ve vilayetten kuruludur. Para birimi Bolivardır. Enflasyon, yüzde milyona yakındır. Mal güvenliği neredeyse yoktur, can güvenliği tehlikededir, suç işleme nispeti çok kabarıktır, uyuşturucu ticaretinden hırsızlığa kadar suçlar, uzayıp gitmektedir. Petrol, neredeyse tek ihraç malıdır. Petrol ihracının düşmesi zaten yüksek olan işsiz sayısını daha da çoğaltmıştır. Bu da sosyal çalkantıları tetiklemiş bulunuyor.
Resmî dil İspanyolcadır. Bunun yanı sıra Arapçadan Çinceye kadar birkaç Doğu ve Batı dili daha konuşulmaktadır. Osmanlı topraklarından Büyük Harb üzerine buraya hicret etmiş ahaliye kim olursa olsun diğer Latin Amerika memleketlerinde olduğu gibi “el Turko/Türk” denmektedir. Buna rağmen Osmanlıdan sonra, Akdeniz sahil şeridindeki devletler haricinde Afrika’nın bir asır boyunca meçhulümüz olması gibi yakın zamanlara kadar Orta Amerika ve Güney Amerika da malumumuz değildi. Bu saydığımız “hayal ülkeler”i Ankara, gündüz gözüyle göremiyor fakat onu uyutan ve aldatan bir paralel devlet yapılanması, oralarda kılcal damarlara kadar nüfuz ediyordu.
Venezuela Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı Nicolas Maduro Moros’tur. 1962 Doğumludur. Otobüs şoförü, sendikacı iken 2007’de Beşinci Cumhuriyet Partisini kurdu.
2012’de Hugo Chavez’in dışişleri bakanı oldu. Üç gün sonraysa devlet reisi yardımcılığına getirildi. Chavez’in 5 Mart’ta ölümünün ardından önce muvakkat başkanlığa geldi. 14 Nisan 2013’te yapılan başkanlık seçimindeyse yüzde 50.6 oyla yeni başkan oldu.
6 Aralık 2015’te Venezuela’da meclis seçimleri vardı. Maduro’nun partisi ve yakın partiler, şimdi PSUV/Venezuela Birleşik Sosyalist Partisi ismiyle aynı çatı altındaydı. Sağ muhalefet ise Demokratik Hareket’in başı çekmesiyle Demokratik Birlik Masası adını almıştı. Seçimde PSUV, 40.9’da kalırken, muhalefet 56.2’yi bulmuştu. Muhalefet, 112’ye 55’lik bir farkla parlamentoda çoğunluğu ele geçirmişti. Muhalefet lideri Juan Guaido aralık ayı içinde meclis başkanlığına seçildi. Ancak, iktidarın, seçimlere hile karıştığı, kazanmayan bazı vekillerin parlamentoya girdiği gibi itirazları üzerine meclisin yetkilerini daralttı ve Kurucu Meclis adıyla yeni bir meclis açıldı.
20 Mayıs 2018’de ise sürenin dolması sebebiyle Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılacaktı. O gün sandığa gidildi. Maduro, yüzde 67.8’le ikinci döneminde de seçimleri kazandı. Ancak muhalefet seçime uzak durdu. İştirak yüzde 46 idi.
Şöyle bir manzara doğmuştu:
Devlet Başkanlığı, güçlü bir şekilde Maduro’da fakat meclis de güçlü bir şekilde 35 yaşındaki Guaido liderliğindeki muhalefetteydi. Diğer yandan Kurucu Meclis’le birlikte yasama, çift başlı olmuştu.
Nicolas Maduro, böyle bir ortamda 10 Ocak 2019’da and içerek yeni dönemi başlattı. Ancak bir tuhaflık yaşanacaktı. Seçilmiş Başkan, and içerken muhalefet lideri Juan Guaido da seçime girmediği hâlde kendi başkanlığını ilan ediyordu.
ABD Başkanı Trump, bu hukuku kendinden menkul keyfî ve gayrimeşru başkanlığı anında tanıdı. Trump’ı Kanada, Brezilya gibi devletler, sonra da önemli Avrupa başkentleri takip etti. Türkiye, Rusya, Çin, İran gibi devletlerse Maduro’nun başkanlığını meşru saydıklarını ilan ettiler.
Venezuela’da 23 Ocak’tan beri her iki taraf da gösteriler yapmakta. Muhalefet ve destekçisi devletler, seçimlerin yenilenmesini talep bahanesiyle meşru devlet reisini devirme peşindeler.
Trump ve takipçilerinin, millî olan Maduro’ya darbe düzenlediği sağduyu sahiplerinin müşterek görüşüdür. Bir ülkede seçim yapılıp başkan belli olduktan sonra seçime iştirak etmemiş muhalefet lideri üzerinden böyle bir tezgâhın tertiplenmesi, kurulacak taşeron yönetimle Venezuela petrolüne el koyma sömürgeciliğinden başka bir şey değildir. Hadise, Venezuela’nın 15 Temmuz darbe teşebbüsüdür. Amerika daha evvel Chavez’e de darbe yaptırmış fakat halk, 48 saat içinde O’nu yeniden Başkanlığa getirmişti.
Başta belirsiz olsa da ordu Başkan Maduro’nun yanındadır. Büyük halk çoğunluğu da O’nunla beraber.
15 Temmuz’dan sonra Batılı merkezler, dilini yutarken Sn. Maduro kalkıp destek için Türkiye’ye gelmişti. Böylece de dostluğumuz gelişti. Dost, kara günde, dostunun yanında olur. Bu sebeple Cumhurbaşkanı Erdoğan “dik dur kardeşim Maduro, yanındayız!” diye haber yolladı.
Evet; Türkiye, her imkânıyla bu hain darbeyi savuştursun diye Venezuela’nın yanında yer almalıdır. Trump ve emrindeki Sisiler PMS’ler vs. iki sene evvel Katar’da da darbeye kalkışmışlardı. Özel Kuvvetlerimizin Emir Tamim bin Hamed es Sani’nin sarayını emniyet altına almasıyla bir şey yapamadılar. Bu defa Türkiye, bir başına veya Rusya ile birlikte belki Çin’in de dâhil olmasıyla aynı tedbir, Venezuela’da da alınabilir.
Bir de haberleşme desteği verilmeli. Ajans ve TV’lerimiz, Karakas’tan dünyaya canlı ve birinci ağızdan haber geçmeliler.
Olay ibretliktir:
Sömürgeciler, mazlum milletleri beş asırdır soya-sömüre hâlâ doymamışlar.
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp