Top
Rahim Er

Rahim Er

rahim.er@tg.com.tr

18/02/2020

İŞ BANKASI’NDAKİ EMANET HİSSELER!..

İstiklal Harbi’miz devam ederken Hind Müslümanları, İngiliz sömürgesidir. Ancak işgal altında ve müstemleke olsalar da Halifeye bağlılıkları çok güçlüdür. Hilafet merkezinin zorda olduğunu, Türkiye’de bir Kurtuluş Savaşı verildiğini öğrenince bu Müslümanlar, Hind Hilafet Hey’eti adıyla bir teşkilat kurarlar. Kuruluş maksadı, Kurtuluş Savaşı’mıza dualarından başka maddi destek de vermektir. Destek için büyük fedakârlıklar yapılır. “Hindli” kadınlar, kollarındaki, boyunlarındaki altınları çıkartıp bu Hey’ete teslim ederler. Yardım biriktikçe Ankara’ya aktarılır. 14 defa para gönderilir.
Gelen yardım, toplam olarak 675 bin 494 TL’dir. Meblağ, altının gramının kuruşla hesap edildiği ödendiği bir dönem için çok büyük bir miktardır. Yardım, hareketin başında olduğu için Mustafa Kemal’e teslim edilmiştir. Gazi Mustafa Kemal, bu paranın bir kısmını Millî Müdafaa vekâleti gibi yerlere harcamış, rejim değişikliğinden sonra da 26 Ağustos 1924’te 250 bin lirası ile İş Bankası’nı kurmuştur. İlerleyen yıllarda Atatürk, hayatına dair birtakım düşüncelere kapılmış olmalı ki şahsi servetiyle alakalı 12.06.1937 tarihinde bir vasiyetname tanzim ettirerek birtakım tasarruflarda bulunmuştur.
Eylül 1938’de ise ikinci bir vasiyetname tanzim ettirmiştir. Bu vasiyetnamenin hazırlandığı dönemdeki İş Bankası’nın varlığına göre Atatürk’ün hissesi banka mal varlığının yüzde 28.09’una tekabül etmektedir. Atatürk, bu hissenin getirdiği gelirlerin Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu’na verilmesini ve bunu da CHP’nin idare hey’etinden 4 temsilcisinin takip etmesini istemiştir.
Evvela bir hatayı düzeltmek gerekir. “Hind Müslümanları” sanıldığı gibi yalnızca bugünkü Hindistan Müslümanları değildir. O tarihte “Hindistan”, bugünkü Bangladeş, Keşmir, Pakistan ve Hindistan’ın tamamını içine alan ülkeye deniyordu. Hindli vefakâr ve fedakâr kardeşlerimizin o yardımları, başlangıçtan beri Türkiye’de tartışma mevzuudur. Kemalistler, yardımın Mustafa Kemal’e gönderildiğini iddia ederler. Tarih, kendi devri içinde değerlendirilir. Para, Hilafet makamına gönderilmiş fakat Hakan Halife’nin bir Paşası olan Mustafa Kemal’e teslim edilmiştir.
CHP’nin İş Bankası’ndaki hisselerinin tartışılması, çok partili hayata geçince daha da artmıştır. 14.12.1953 tarihinde TBMM bir kanun çıkararak bu hisseleri Hazineye intikal ettirmişti. Bu hâl, 11 Ekim 1963 senesine kadar 10 yıl boyunca böylece devam etti. Bu tarihte CHP’nin Anayasa Mahkemesi’ne vaki müracaatıyla bu mahkeme, 1953 tarihli kanunu iptal ederek hisseleri tekrar CHP’ye iade etti.
12 Eylül 1980’de ise askerî idare, bütün partilerin mal varlıklarını hazineye devretti. Ancak; kapatılmış partiler, 1992’de yeniden açılınca CHP konu ile ilgili olarak mahkemeye gitti. Yargıtay, davacı parti lehine karar vererek hisselerin iadesi kararı aldı…
Dikkat edileceği gibi Atatürk’ün biri 1937, diğeri 1938 tarihli iki vasiyeti vardır. İlki şahsi servetiyle alakalıdır. Münakaşa mevzuu olan ikincisidir. Bu hususi bir vasiyettir. Nitekim iki kere iptal edilmiş ve bu hisseler, toplamda 22 sene İş Bankası’nın mülkünde ve CHP’nin denetiminde değil hazinenin varlığında yer almıştır. O zaman zarfında ne adı geçen partiye, ne adı geçen bankaya, hatta adı geçen kurumlara bir şey olmuştur. Hind Müslümanları, o parayı netice itibarıyla Türk milletine yolladılar. Şüphesiz ki banka kurulsun diye yollamadılar. Büyük fedakârlıklarla bu parayı gönderen o aziz insanların hatıralarıyla niyetlerini dikkate almak gerekir.
Mademki CHP, bu hisseye değil de onun sadece yönetilmesinin nezaret hakkına sahiptir, o zaman bu parti, kendisini de milleti de rahatlatacak, bu ihtilafı bitirecek bir karar alabilir. CHP, asgari 70 yıldır tartışılan adı geçen hisselerin Hazineye devrini talep edebilir. Şüphe edilmesin ki böyle bir hareket, millette fevkalade memnuniyet uyandıracaktır.
Gözden kaçmamalı ki kimse, o hisselerin bir başka partiye devrini arzu etmiyor. Gaye, millete gelenin milletin hazinesine girmesidir. Böylece tek parti devrinde yapılmış bir tasarruf, maksadına matuf hâle getirilmiş olur. TTK ve TDK ise Kültür Bakanlığına bağlanmak gibi başka imkânlarla donatılarak yollarına devam ederler.
Bu gereksiz ihtilaf bitmelidir…
Bunları konuşmak yerine, Pakistan Başbakanı İmran Han’ın da dediği gibi Hindistan zulmü yüzünden açık hava hapishanesine dönmüş olan Keşmir’in imdadına nasıl koşabileceğimizi, bu defa da biz, nasıl yardımcı olabileceğimizi istişare etmeliyiz.
28.09’luk hissenin -mesela- bir yıllık geliri Keşmir’e gönderilemez mi?
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp