Top
Rahim Er

Rahim Er

rahim.er@tg.com.tr

17/05/2022

DÜŞMANIMIZA DOST OLAN, NETİCESİNE KATLANIR!..

Washington, geçen hafta Türkiye’nin elindeki F-16’ları yenilemeye dair kulağa hoş gelen açıklamalar yaptı. F-16’lar konuşuluyor ve F-35 füze sistemi ve S-400’ler de beraberinde hatırlanıyordu. Bu olanlar, Washington’dan gelen yumuşama emareleridir. Uyuyan, bekleyen zorlu bir gündemin bir ânda böylesi bir havaya girmesinin sebebi sanki şimdi anlaşılıyor:

Finlandiya ve İsveç devletleri, Kuzey Atlantik Paktı NATO’ya üye olmak istiyorlar. Ukrayna, NATO’ya üye olmak istedi ve bu istek, 3 ayını doldurmak üzere olan bir savaşa sebep oldu. Ukrayna, direniyor ama hem sivil ve hem de askerî cephelerde ağır kayıplar veriyor. Ukrayna, bu harbe NATO’dan yardım alacağı ümidiyle tutuşmuştu. Hâlbuki adı geçen teşkilat, 5. Madde gereği ancak üye devletlere yardım edebilmekte. NATO, bu yüzden Ukrayna’nın imdadına koşamadı. Ancak AB ve ABD silah yardımında bulunabildi, sığınmacı kabul etti...

Amerikan istihbaratının yeni bir raporuna göre Rusya-Ukrayna muharebesi uzayacaktır. Uzayan bir savaşın nerelere sıçrayacağı önceden zor kestirilir. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması, Kiev’in ısrarlı bir biçimde NATO’ya girme isteğine duyduğu öfkeden oldu. Moskova, Ukrayna’yı kendisinin kurduğunu, Ukrayna’nın ön bahçesi olduğunu ve bu devletin NATO’ya girmesinin emniyetini tehlikeye atmak olacağını dile getirdi ve dile getirmeye devam etmekte.
Gerçi şu bir gerçekti:

Ukrayna, Rusya’nın 2014’te Kırım’ı işgal etmesi üzerine mecburen bir himaye arayışına girişmişti. Buna Rusya sebep olmuştu ama hadiseler birbirini tetikliyordu. Netice itibarıyla Ukrayna, Batılı başkentlerin de tavsiyesiyle NATO’ya girmek için ısrarcı oldu ve devam etmekte olan bu harp koptu. Kopan, Ukrayna’yı perişan eden, bölge ve dünyada ekonomi başta olmak üzere zararlara ve yüksek enflasyona sebep olan harbin, en fazla sıçrama ihtimali olan iki ülkeden biri Finlandiya, diğeri İsveç’tir. Bu iki devlet, Ukrayna örneğinden dersler çıkarttıkları için NATO’ya girme hazırlığındalar. Onların bu teşebbüsünü Putin Moskova’sı açık bir tehdit olarak algılamakta ve sert açıklamalar yapılmaktadır. Öyle görülüyor ki Finlandiya ve İsveç, son yarım asırda hiç bu kadar dara ve zora düşmemişlerdi. Tek kurtuluş yolu olarak NATO kalkanı arkasına geçmeyi görmekteler. Ne var ki adı geçen iki devletin mevzubahis teşkilata üye kabul edilmeleri kolay değildir.

Zira:

NATO’nun teşkilat kanununa göre üçüncü bir devlet veya devletlerin üyeliğe kabulü mevcut üyelerin ittifakla karar almasıyla mümkün olabilmektedir. Bugün NATO üyesi 30 devlet mevcuttur. 30 devletin oy birliği ile alınmış kararı olmadan bir devlet veya daha fazla sayıdaki devletler NATO’ya kabul edilemez.

İşte bu noktada Türkiye öne çıkmaktadır:

Finlandiya ve İsveç, PKK ve FETÖ örgütünün cirit attığı ülkelerdir. PKK’yı kâğıt üzerinde terör örgütü olarak kabul etseler de uygulamada dostluk içindeler. Ankara’nın istediği teröristler iade edilmemektedir. İki ülkeden iki örgüte dair son 5 yılda mahkeme kararıyla iadesi istenen terörist sayısı 33’tür. Taleplerimize ya cevap verilmemekte veya sürüncemede bırakılmaktadır. İhtilaf yalnızca iadeye dair değildir. Her iki devlet her iki örgüte bütün faaliyetleri için sahayı açık bırakmaktadır. Dahası İsveç, PKK’ya silah yardımı yapmaktadır. Dolayısıyla bu iki devletin terör dostluğuna dair sabıkası kabarıktır. Keza sözde Ermeni soykırımına dair de aleyhimize tavır içindedirler. Türkiye, Avrupa’nın güney doğusunda, onlar kuzeyinde oldukları hâlde bize karşı anlaşılmaz bir buğuz içindedirler.

Söz konusu iki devletin NATO üyeliği masaya gelince Ankara elbette tavrını koydu. Bu tavrı göstermeseydik 40 yıl gibi zaman içinde ikinci kere aynı hatayı işlemiş olurduk. Üyelikten ihraç edilmiş Yunanistan’ın yeniden üyeliğe kabulü için 1980 yılında Ankara’nın kapısı çalındı. 12 Eylül cunta rejimi, hiçbir şart koşmadan, pazarlık yapmadan talebi kabul etti. Bugün hâlâ o gafletin sıkıntısını yaşıyoruz…

Finlandiya ve İsveç’in NATO üyelik talepleri, kendi bilecekleri bir keyfiyettir. Türkiye’nin nasıl bir karar alacağı da Ankara’nın takdiridir. Türkiye, can düşmanlarına dostluk gösterenlere karşı olması gerekeni yapacaktır. Meseleye çok dikkatli ve mesafeli baktığımızı hem Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve hem de Cumhurbaşkanı Sn. Erdoğan açıkladılar. Mevzubahis iki devlet, ilgili çalışmada meclis safhasındalar. Bu yüzden Ankara’dan yükselen kararlı sesler, işlerinin kolay olmadığını gösteriyor. O kadar ki Fin Cumhurbaşkanı Sauli Ninisto, Ankara’ya gelip Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la görüşebileceğini de açıkladı. İsveç Başbakanı da gelebilir. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın dediği gibi kapıları kapatmıyoruz. Fakat her iki devletin, besledikleri ne kadar örgüt varsa onlarla münasebetlerini bitirecekleri kat’i anlaşmaları yapmak da şarttır. Yüksek ihtimalle bu vesileyle kurulacak masada dile geleceği anlaşılan F-16, F-35 ve S-400 meselesi de kesin bir karara bağlanmalıdır…

İsveç ve Finlandiya, saflarını seçmeliler.

Düşmanımızın düşmanı dostumuz olamaz!..

Bu prensipten taviz veremeyiz!
Bugünkü Türkiye, hiçbir bakımdan ve asla 1980 Türkiye’si değildir.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp