Top
Rahim Er

Rahim Er

rahim.er@tg.com.tr

16/08/2022

FATİH’İN İSTANBUL’U FETHETTİĞİ YAŞTA OLMAK!..

AK Parti-Adalet ve Kalkınma Partisi, kuruluş sene i devriyesini idrak etmekte.
Bu tarihi, "Bir olduk 21 olduk!" diye bir vecizeyle paylaşıyor…
Sözün, ilk ânda anlaşılmadığını tahmin ediyoruz.
Bu cümlede yapılan bir telmihtir…
 
Sultan Mehmed Han’ın Konstantiniyye’yi İstanbul, Ayasofya’yı câmi ve İstanbul’u Türk’ün ve İslâm âleminin ebedî Payitahtı yaptığı 29 Mayıs 1453’te içinde bulunduğu 21 yaşına işaret edilmektedir. Arif Nihad Asya’nın mısraıyla gönüldaşlara seslenilmektedir:
"Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!"
Ayasofya’nın, 24 Temmuz 2020’de büyük bir haksızlıktan kurtarılarak kendi has ismiyle "Ayasofya-yı Kebîr Câmiî Şerîfi" diye câmi haline gelmesiyle İstanbul’un fethine çalınmış bir kara leke temizlenmiştir.
 
Taksim’e câmi yapılması teklifini, 1980’lerin başında ilk defa biz yapmıştık. 40 yıl boyunca da teklifimizi yazıp konuşarak tekrarladık. Fikrin hayat bularak 28 Mayıs 2021’de Taksim Câmiî’nin ibadete açılmasıyla âdeta İstanbul’un fethi tamamlanmış oldu.
Bu her iki hizmet de AK Parti’nin 20’li yaşlarının eseridir…
 
AK Parti’nin tarihçesiyle, bu partinin kurucusu Recep Tayyip Erdoğan’ın hayatı iç içe geçmiştir. 1976’da 22 yaşındayken MSP-Millî Selâmet Partisi Beyoğlu İlçe Gençlik Kolları Başkanlığından başlayan siyâsî hayatı, engellemeler ve mücadelelerle doludur. Ziya Gökalp’in bir asır evvelki bir şiirini okudu diye İBB Başkanlığını kaybetmiş, hapse girmiş fakat mücadele azminden bir adım olsun geri adım atmamıştır. Şöyle demektedir: "Biz, dik durmayı, üstad Necip Fazıl’dan öğrendik"…
Askerin Duası şiirinden dolayı 10 aya mahkûm olmuştu. Pınarhisar Cezaevinde cezası infaz olurken 4 ay 10 günde meşruten tahliye hakkı doldu. 24 Temmuz 1999 tarihinde tahliye oldu. Arkadaşlarıyla birlikte Evvela "Erdemliler Hareketi"ni başlattılar. 14 Ağustos 2014’te de AK Parti’yi kurdular. Tayyip Erdoğan’ın hapse girmeden evvel mensubu olduğu Fazilet Partisi AYM tarafından 22 Haziran 2001’de kapatılmıştı. Yeni parti kurmaları bir kopma, ayrılma değildir.
 
14 Ağustos 2001’de kurulan AK Parti, 3 Kasım 2002’de tek başına iktidar oldu. Genelbaşkan Recep Tayyip Erdoğan ise hakkındaki 10 aylık mahkûmiyetin süresi dolmamış olduğundan milletvekili seçilme yasağı devam ediyordu. Bu sebeple TBMM’de yer alamadı. Başbakan olamadı. Bunlara 9 Mart 2003’te Siirt’te ara seçimler yapılmasıyla kavuşacaktır…
AK Parti, 20 Şubat 2018’de kurulan Cumhur İttifakına kadar rahat yüzü görmemiştir. Zira o zaman Türkiye, asırlık bir ağır vesayet geleneği güdümündedir. Bu ittifak, AK Partiyle MHP-Milliyetçi Hareket Partisi arasında kurulmuştur. Bunun ardından da parlamenter sistemden çıkılarak 24 Haziran 2018’de Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemine geçildi.
 
Tek başına Hükûmet olmasına rağmen neden rahat yüzü görmedi?
-27 Nisan 2007’de Genelkurmay Başkanlığı, Hükûmete e-Muhtıra verdi. Rıza göstermediği bir şahsın Cumhurbaşkanı seçilme hakkına müdahale ediyordu. AK Parti’nin CB adayı eşinin başı örtülü olan Abdullah Gül idi.
 
-AK Parti 3 Kasım 2002’de reylerin yüzde 34,3’ünü almış olarak 363 Milletvekiliyle TBMM’de en büyük sayıya sahip oldu.
Buna rağmen laikçi azınlık, homurdanmaya devam ediyordu. C. Başsavcısı, 17 Mart 2008’de 5 yıldır iktidarda olan bir parti aleyhine "laiklik karşıtı odak olma" gibi garip bir iddiayla AYM’de kapatma dâvâsı açtı. Dâvâ, 30 Temmuz 2008’de tek oy farkla reddedildi. AK Parti, uçurumun kenarından dönmüştü.
 
-Kalkınmalar, hamleler, iyileştirmeler, vatandaşın yüzünün gülmesi… laikçiler, Kemalistler ve Türkiye düşmanı devletlerin umurunda değildi. Abdülhamid Han, 31 Mart vak’ası diye bilinen hadiseyle hal edilmişti. 13 Nisan 1909’da olan bu vak’a, bugünkü Gezi Parkıyla Taksim ve Gümüşsuyu arasında cereyan etmişti. Aynı sahada bu defa çıkartılan bir ağaç katliamı yalanıyla 28 Mayıs 2013’te kalkışmaya teşebbüs edildi. FETÖ’cü polisler, isyancıların çadırlarını yakarak yangına benzin döktüler. Dış destekli olaylar büyüdü ve Bayburt hariç bütün vilayetlere sıçradı. Fitne, ancak 30 Ağustos 2013’te bütünüyle bastırıldı.
 
-Hangi hizmet yapılırsa yapılsın mühim değildi. Alnı secdeye gelen millî ve yerli kadrolar işbaşındaydı öyleyse bunun halli gerekirdi. 17/25 Aralık 2013’te FETÖ örgütünün savcıları bir yargı darbesine kalkıştılar. Yolsuzluk şaibesiyle çok vatandaşı aldatmışlardı. Bu da bastırıldı.
 
-7 Şubat 2012’de FETÖ örgütü savcıları, MİT Başkanı Hakan Fidan ve arkadaşlarını MİT tırları iddianamesi tezgâhıyla mahkemeye çağırdılar. Bu sırada Başbakan Erdoğan hastanedeydi ve ameliyat olacaktı. Hakan Fidan, Başbakana giderek danıştı. Katiyyen gitme cevabını aldı. Bu hain tuzak da savuşturulmuş oldu.
Bu arada FETÖ dershanelerinin kapatılması ve çok sayıda FETÖ’cü polisin görevden alınması hadiseleri yaşandı. 2012 son dönemindeki bu gelişmeler, "Devlet benim!" diyen ve Devleti vekâleten gasbetmeye çalışan malum örgütü çıldırttı. Bunları, 15 Temmuz 2016 Darbe ve İşgal teşebbüsü takip etti.
Bu ihanetler, bilinenlerdir.
Şüphesiz ki daha çoğu var.
 
Tayyip Erdoğan yönetimindeki AK Parti, karada, havada denizde yaptığı devâsa hizmetleri bu şartlar altında gerçekleştirdi.
AK Parti’nin, özünden, aslından, geldiği samimiyetten, tevazudan uzaklaşmadan din ü devlet mülk ü millet yolunda çok seneleri arkada bırakıp çınarlaşmasını temenni ederiz…
 
Nice darbe ve yakın çevre kopmalarına rağmen birlik ve dirliği muhafaza ederek dâvâ, hareket ve teşkilatını bugün de hedefe koşturan Suvariyi tebrik ederiz.
Samimi ve sâdık arkadaşlarını da tebrik ederiz.
O süvariye liderlik mayası çalan Hocalarıyla dik durmayı öğreten Üstada rahmetler olsun…
Son söz:
Cumhur İttifakı’na zerrece halel, ziyan gelmesi ihanetin yolunu açar. Vekâleten vesayet, kaldığı yerden yeniden başlar. İki asır içinde ilk defa yakalanmış bu değerli fırsatı elden kaçırmanın vebali büyük olur…
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp