Top
Rahim Er

Rahim Er

rahim.er@tg.com.tr

13/08/2022

YİNE 7 CEPHE, YİNE 7 DÜVEL!..

Yol, köprü, tünel, havalimanı… gibi ulaşım hizmetleri, hastaneler gibi sağlık hizmetleri, silah, tank, helikopter ve İHA ve SİHA’larla savunma hizmetleri ve daha birçoğuyla devlet ve millet hayatını kuşatan her alandaki çalışmanın her biri ayrı ayrı kıymetlidir.
 
O kıymetli hizmet kalemlerini buraya yazmaya kalkışsak sütun dolar.
Söz konusu hizmetlere bugün muhalefetin laf etmesine bakılmasın.
 
Vaktiyle, Menderes İktidarı işbaşındayken Tek Parti Zihniyeti, Fatih’teki Vatan Caddesi’nin açılmasına köpürmüştü. O kadar geniş caddeye ne hacet varmış, tayyare mi indirilecekmiş? O günleri okuyarak öğrendik. Bugün adı 15 Temmuz Şehidler Köprüsü olan Boğaziçi Köprüsü yapılırken aleyhte yazıp-çizimleri, muhalefetin kürsüleri dövmesini, yabancılaşmış aydınların yönlendirdiği genç kitlelerin aleyhte yürüyüş yapmalarını ise bizzat yaşadık.
 
Şehîd Başvekil Adnan Menderes zamanındaki hizmetlerin yapılmasına karşı çıkılması bugün nasıl akıl ve mantık dışı bulunuyorsa yarın, tarihi yapanlar, sahneden çekilip de tarih yazanlar, vazifeye başladıklarında hak sahiplerine hakkı teslim edeceklerdir. Hatta tarihçiler, devreye girmesi bile ileride bu memleketin vatandaşları bugün muhalefete rağmen yapılan o havalimanı, yüksek hızlı tren, tünel, köprü, fabrika… ne varsa hepsini şükran ve takdirle konuşacaklardır.
Haberleşme, ulaşım, sağlık, askerî… hizmetlerinin hepsi çok değerli. Hatta şu kadarını söylemeliyiz ki mahluk takdir etmese dahi -ki bu gelecek zamanlarda olmayacaktır- Hâlık, mükâfatı verir.
Birkaçını zikrettiğimiz o eserler kıymetli.
Bunlar müşahhas yani maddi, ele gelir hizmetlerdir.
Bu sebeple kolayca görünmekte.
Bir de gayrı maddi olanlar var.
 
İlerideki tarihçilere hatırlatma yapma adına şunu söylemek isteriz:
20 yıllık AK Parti ve Cumhur İttifakı iktidar ve döneminde alınmış bir karar ve buradan hareketle icra edilmekte olan hizmetler var ki o apayrı değerdedir. “Bu iktidar ve dönemin bütün hizmetleri bir yana MİT’e yurt dışında harekât yapma yetkisi verme kararı ve bu kararın saat gibi işlemesi bir yana!’’ dense yeridir.
Şöyle oldu:
Evvela teröristin bulunduğu her yer hedef telakki edildi.
Sonra da o hedefler vuruldu.
Vuruluyor.
Vurulacak!
 
Eski günlerde teröristlerin hudutlardan geçip topraklarımıza girmesi beklenirdi. Hâlbuki “teröristin bulunduğu her yer hedeftir!’’ talimatı hayata geçtikten sonra MİT’i kimse durduramaz oldu. Millî İstihbarat Teşkilatımız, yurt içi şöyle dursun Türkiye düşmanı şiddet unsurlarının, teröristlerin olduğu her yerde dünya tarihinde eşine ender rastlanır ameliyeler icra ederek hainleri ya alıp getirmekte veya bulundukları yerde bertaraf etmektedir.
Destan yazan sadece MİT mi?
Hayır!
 
Mehmetçik, polis, jandarma, korucu… bütün askerî ve emniyet, güvenlik varlıklarımız da destanlar yazmakta. Şu farkla ki bu mesleklerdeki kahramanlar, şehîd veya gazi olduklarında kim oldukları biliniyor.
MİT’te öyle değil!
MİT mensubu, meslek ve vazife gereği meçhuldür.
O yiğitlerin kim olduğunu hiçbir hâlde bilmiyoruz.
Ama o meçhul kahramanları biz bilmesek de bilenler var.
Hepsinden öte Allah, biliyor.
Bir kere daha tekrar edeceğiz:
Ne I. Dünya Harbi bitti ve ne de II. Dünya Harbi bitti.
Onlar, önceki asırlardaki savaşların devamıydı.
Bugün de onların devamı:
Yani:
Yine 7 Cephedeyiz,
Yine 7 Düvelle çarpışıyoruz.
*
 
KİTAP CEPHESİ!..
 
Çok gencin “düvel’’ kelimesini bilmediğini hüzünle tahmin ediyoruz. Ama korkarız ki “cephe’’ kelimesini bilmeyen de çoktur. Zira Türkçemiz kıyım mağdurudur. Geçen gün bir TV programında bir sözümüz üzerine ana muhalefetin bir temsilcisi, yanıldığımızı isbat zımnında TDK’ya atıfta bulununca “TDK, bizim kadar Türkçeye vâkıf değildir!’’ Dememiz bir zaruret olmuştu. Çünkü Türk Dil Kurumu, cemiyet yani dernek dönemindeki yarım asırda Türkçeyi tasfiyecilik anlayışıyla perişan etmişti. Hiç Türkçe ilim adamımız yokmuş gibi resmî himâyeli bu dernek, ismi malûm bir Ermeni vatandaşa teslim edilmişti.
Türk’ün azınlıktan Türkçe öğrenmesi nasıl bir uygulama olsa gerek?
TDK’nın 1980 öncesi mazisiyle yüzleşmesi gerekir.
 
Tam bunları düşünüp konuşurken bir kitap çıkageldi:
Büyük vatanperver Numan Aydoğan Ünal’ın derlediği bu eserin adı “Türkçeye İhanet’’tir. Zannederiz “Türkçeye Dair Güldeste’’ denmek isteniyor. Adı geçen çalışmada Türkçe üzerine 3 çeyrek asırdır bilinen bilinmeyen çok sayıda Türkçe sevdalısının köklü ve görklü, yaşayan ve ağızda ana sütü lisanımız için yazdıkları, çok ter döktüren bir emekle bir araya toplanmış.
Sn. Ünal ve emek verenlerle Sn. Nuh Albayrak’ın 7 yıllık emeğinin mahsulü “Entrikalar’’, “Tefrikalar’’, “Vesayetler’’, “Hıyanetler’’ kitaplarından sonra Türkçeye titizlenen bir eseri daha dilimize ve dağarcığımıza kazandıran “ktb..,’’ yayınlarını cân-ü gönülden tebrik ederiz.
Bu kalemler ve bu yayınevleri de dil, edebiyat ve irfan cephesinde değerlerimiz için mücadele vermekteler…
Zerre kadar hayr da şer de karşılıksız kalmaz!
Yüce ve azîz kitabımız böyle buyurmakta.
O mukaddes buyruk, elbette ve mutlak doğrudur!..
 
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp