Top
Rahim Er

Rahim Er

rahim.er@tg.com.tr

10/09/2019

ALDANMADIK!

“Amerika, teröristler için güvenli bölge kuruyor!” Bu söz, son zamanlarda milletimizden çok ferdin telaffuz ettiği bir hükümdür...
Aynı sözü, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan da duyunca Allah’a şükrettik. Sn. Erdoğan, Malatya ziyaretinde yaptığı konuşmada bu cümleyi aynen tekrarladı ve devamında da birkaç araç ve birkaç helikopterle devriye gezerek bir yere varılamayacağını, oyalandığımızı dile getirdi. Eylül bitiminin son vade olduğunu bir kere daha söyledi.
O zaman akla şu sual gelmektedir:
-Mademki oyalıyorlar, mademki bu devriyeler dostlar alışverişte görsün kabilinden göstermeliktir öyle ise niçin müşterek harekât merkezi ve devriye gibi zaman kayıplarına razı olduk?
Devletin en zirve noktasından hem de müşterek devriyenin başladığı gün, hatta devriyeden 7-8 saat sonra bu çıplaklık ve bu keskinlikte bir açıklama yapılıyorsa bu demektir ki bir kandırılma değil sabır söz konusudur.
Ankara, müttefikimizin sağduyuya dönüşünü, dostluğa, ortaklığa sadakati hatırlamasını bekliyor. Bunu beklerken de askerî harekât için lâzım gelen zaman, zemin ve şartları kollamakta ve hazırlıklarını ikmal etmekte. Bundan böyle Washington’un ileri süreceği hiçbir sebep, mazeret ve bahane kalmamıştır.
ABD, güya “güvenli bölge” kurmak isterken verdiği açıklar ve yaptığı samimiyetsizliklerle ne kadar güvenilmez olduğunu gösterdi.
Amerika’nın son çeyrek asırdaki orta doğu politikaları, gelecek zamanlardaki Amerikan iradesi tarafından muhakkak sorgulanır. Bush, Obama ve Trump’ın bu bölgede yürüdükleri yol, evleviyetle Amerikan millî menfaatleri için değil, siyonist çıkarlar esas alınarak tanzim ve icra edilmiştir. Bu kısırlık da Amerika’ya kaybettirdi. Henüz belki çok hissedilmiyor ama bu kaybın faturası yarınki ABD için ağır olur.
Türkiye aleyhine olarak 15 Temmuz ihanetini ve keza buna paralel başka bir ihanet olan Kürt koridorunu destekleyen Washington, Türkiye’yi yüzde 75 ölçüsünde kaybetmiştir. Bu Washington’un dostları, artık Türkiye’den ziyade İsrail, SA, BAE ve Kürt terör gruplarıdır.
Biz, ne aldatır ve ne de aldanırız. Zira insanlığın ebedî rehberi Şanlı Peygamber -aleyhisselam- pırlantadan daha parlak kelimelerle aynen şöyle buyurmaktalar:
-Mü’min aldatmaz ve aldanmaz!..
Anadolu coğrafyasıyla Trakya üçgenine sığmaya mecbur bırakılmış Türk milletinin bundan öte kayba ve daralmaya tahammülü yoktur. Aksine hesabı görülmemiş bir “Mîsâk-ı Millî” ahdimiz, andımız vardır.
Bu dediklerimizi kabul, bir idrak ve şuur mes’elesidir. Milyonlarca gence hiçbir din, dil, tarih ve milliyet şuuru vermeden onların bu ecdat yurdunda, bu şehidler toprağında Türkçe konuşan diplomalı turistler gibi dolaşmalarına razı olursak Rusya, ABD vs. bir asır sonra da binlerce on binlerce km ötelerden gelip eski ve -Allah korusun- mevcut vilayetlerimizi parselleyebilirler.
Bugünkü vatan hudutları, bıçağın Türk milletinin kemiğine işlediği yerlerdir.
Aldanmayacağız,
Kanmayacağız,
Kaybetmeyeceğiz.
Hiçbirine tahammül edemeyiz. Ölümden öte köy, şehadetten yüksek beşerî rütbe yok!
Yahya Kemal naklediyor:
-Beş yaşlarındaydım; annemin hanım misafirleri vardı; onların yanında beni severken yanaklarımdan öptü ve “inşallah şehid olursun” diye dua etti!..(*)
Hâdise işte bu!... Nakiye Gülsüm Hanım gibi analar olunca evladlar ya şehid veya üstad oluyorlardı.
Hesaplarımızı yalnızca yarın Fırat’ın doğusuna yapılacak olan bir askerî harekâta göre değil, -maalesef kaçmış görünen- 2023 Büyük Türkiye Kızılelma’sına göre de değil, 2071 Kızılelma’sına ve daha sonralarına göre yapmalıyız.
Bu da;
Din, dil, tarih, milliyet sütunları üzerinde yükselmekle olur. Diğer sütunlarsa güçlü ordu ve güçlü maliyedir.
Bu millî şuurdan uzağa düşmek felaketimizdir.
...
(*) BKZ: Yahya Kemal’in Hatıraları-Hazırlayan, Nihad Sami Banarlı
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp