Top
Rahim Er

Rahim Er

rahim.er@tg.com.tr

04/10/2022

Mevlid Bayramı

 
 
Miladi 571 yılı nisanının 20'si... Hicri takvimle Rebi'ul evvel ayının 12. Pazartesi gecesi sabaha karşı. Zamanlar içinde bir mübarek zaman, ânlar içinde bir muhteşem ân. Kadir gecesinden sonraki en kıymetli gece. Sevgili Peygamberimizin, sallallahü aleyhi ve sellem, dünyaya geldikleri sene, ay ve gün ve vakit. Mekân kutlu Mekke şehri. 40 yaşında nebi, 43 yaşında resul olan şanlı peygamberin doğduğu gece. İnananların bayramı...
O'nun doğumunu, melekler annesine muştuladılar. Amine hatun, üzüntü ve sıkıntı çekmeden bir mânevî iklimde doğum yaptı. Bebekliğinden itibaren emsallerinden farkı görüldü. Çocukluğu, ilk gençliği ve gençliği üstün meziyetlerle dolu. Nebiliğinden önce bile "emin" sıfatına kavuştu. Muhammed'ül emin... birçok kimse bu hasleti yüzünden Müslüman oldu. O, diyorsa doğru diyordu. O hep emindi, inanılırdı, güvenilirdi, dürüsttü, örnek ve üstün ahlak sahibiydi.  Herkes, bu vasıflarını teslim etti. Daha doğrusu üstünlüğünü kabul etmeyen yoktu.
İtiraz iki zümrede oldu. Biri Mekke soylularında, diğeri Yahudi ırkında. Yoksa herkes son bir peygamberin geleceğinde müttefikti. İlahi kitaplar, işaret ve tesbitler, ahir zaman peygamberinin teşrifini müjdeliyordu. Onun için devrin insanlığı dikkatle O'nu beklemekteydi. Buna rağmen o iki zümrede muhalefet şu sebepten ortaya çıktı.
Birinciler, kendileri gibi asilzâdeler dururken bir öksüz ve yetime peygamberlik gelmiş olmasını hazmedemediler. Kibir putuna tutsaktılar.
Diğerleri, Yahudilerse kendi ırklarından birinin peygamberlikle görevlendirilmemiş olmasına tepki duyuyorlardı. Bu iki muhalif tavır da yüce iradeye itirazdı. Nitekim önce nübüvvetin, sonra risaletin ilânından sonra savaşlara; Bedirlere, Uhudlara, Hendeklere... seriyye ve gazalara yol açtı...
Şirk, Allah'a ortak koşan çarpıklık, insanlığı hidayetin önüne set olmaya kalkışıyordu. Hâlbuki yüce Allah öyle dilemişti. O, hem habib, hem resuldü. Ezelde; başlangıcı olmayan zamanlar ötesi zamanlarda, zamansızlıkta O'nu kendine sevgili seçmiş ve aşk makamının aşılmaz tecellisi sonucu kâinatı, canlı-cansız, ins-cin her ne var ise O'nun yüzü suyu hürmetine halk etmişti.
Okyanusların en dip derinliklerinden fezanın en meçhul yüksekliklerine, en meşhurundan en meçhulüne gezegenlere varıncaya kadar insan, hayvan, cansız; mevcudiyetini O'na borçlu.
Bu gece O'nun mevlid, doğum vakti. O ihtişamlı seher, zamanın döne dolaşa tekrarladığı ulu armağan. Allahü teâlanın O'nun vasıtasıyla kullarına en büyük ihsanı Kur'ân-ı kerîmdir... Kur'an-ı kerîm ve Ehli beyti O'nun mirası... Şimdi aydınlık Medine şehrindeki mübarek kabrinde insanın bilemeyeceği bir hayatla diri.
Mevlid kandili, birçok ülkede bayram, sabahlara kadar kutlanıyor. İnsanlığın modern zamanların bunaltıcı havasından yıldığı bir dönemde mevlid, en rahatlatıcı sebep. İnsan, bir parça kendini dinlemeli, uzlete, itikâfa, bir köşeye çekilmeli. Kendi kendiyle hesaplaşmalı. O'nu ne kadar tanıdığını, ne kadar sevdiğini, bir mü'min olarak ne derecede temsil ettiğini riyasızca kendi kendine itiraf etmeli. O'nun doğum gecesi, güzellikler için ne iyi vesile. Bu geceden sonra yarınlara yepyeni bir insan olarak doğabilenlere ne mutlu. O, ezelden ebede, başlangıçsız zamanlardan sonsuz zamanlara. En üstün insan... En güzel insan... En yüksek Peygamber...
O'na selam, yolunda gidenlere rahmet olsun. İnsanlık, tez zamanda düştüğü bu bataklıktan, karanlıktan kurtulup sahile, aydınlığa kavuşsun.
.....
Bu yazı, 24.05.2002 tarihinde Türkiye gazetesinde neşrolunmuştur.
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp