Top
Ragıp Karadayı

Ragıp Karadayı

ragip.karadayi.ihlas@gmail.com

30/09/2022

"Çirkin sözlerle incittim, ne olur affeyle Hocam!"

 
 
"Yok yok öyle değil! Seni, ben de dâhil “Ne olacak, köy hocası işte…” deyip hor ve hakir görüyorduk!"
 
Kafile başkanımız Müftü Bey de hislenmişti.
- Lütfü Hocam, sen öyle ne yaptın? Türkiye’mizin yere düşmüş bayrağını, aldın, öptün başına koydun, yeniden burçlara diktin! Hakkını kimse ödeyemez!
- Estağfirullah Müftü Bey! Yüzüm kızarıyor, öyle deme! Neticede Cami-i Ümeyye’de bir sabah namazı kıldırdım.
- Yok yok öyle değil! Seni, ben de dâhil “Ne olacak, köy hocası işte…” deyip hor ve hakir görüyorduk! Şimdi yüzü yerde olanlar biz, kendini beğenmişler! Kibrini üzerinden atamayan teşkilât utansın! Ben kafile başkanlığını sana devrettim. Bundan sonra sana tâbiyiz!
- Öyle deme Hocam! Yanlış anlaşılırız. Sonra hacılar bakalım kabul edecekler mi? Aldım kabul ettim, ben de size iade ettim efendim!
- Öyleyse amir olarak emir veriyorum Lütfü Hoca… Kafilenin başına geç!
- !!!
Cemaatin içinden sıyrılan Nafız Turan, ahlaya puflaya, terlerini silerek yanıma geldi. Çok mahcup olduğu her hâlinden belliydi. Onların devamlı müşterisiydim. Hatta Verintap’tan ve Sütpınar’dan birlikte geldiklerimizi de dükkânlarına alıştırmış, çok iltifatlarını görmüştüm. Birlikte Kasap Fikri’de az mı döner yemiş, hatta HAC meselesi çıkınca da birlikte olmaya ahdetmiştik. Onların hepsini düşünüp altında ezildiği pek aşikâr görülüyordu.
- Lütfü Hoca! Af diliyorum, bağışla! Beni yanılttılar!
- Bir şey yok Nafız Efendi! Biz ebeden dostuz. Ufak tefek şeylerle mi bozulacak, muhabbetimiz?
- Bana yanlış malumat verdiler. Âdeta üzerime üzerime geldiler. Dahasını anlatmak istemiyorum. Arife tarif icap etmez!
- Unuttum gitti.
- Kusuruma bakma!
- Kendi kusurlarım dağlar kadar! Ah onları aşabilseydim o zaman görürdüm başkalarını da. Nerede o basiret? Mübarek hocalarım derdi: “Kusur ve kabahatlerini hafife alıp görmeyen, başkalarının küçük kabahatlerini büyüterek unutmayandan derviş olmaz, olsalar da zerre kadar ilerleyemezler!” Bilmem keyfiyeti anlatabildim mi?
- Ah Lütfü Hocam ah!
- !!!
Baktım bir gözleri yaşlı daha elime sarılıp öpmeye çalışmıyor mu? Bir de dikkat ettim bizim otobüsün şoförü.
- Hocam ben seni bilmiyordum! Kabalık yaptım! Duâ etmenize mâni oldum! Çirkin sözler söyledim, çok incittim, ne olur affeyle!
- Öyle deme dadaşım! Sen yanlış bir şey yapmadın ki vazifen icabı olanları söyledin. “Masum bir duâya kimse bir şey demez…” diye düşünüyordum. Aksi aklıma gelmedi. Orada hata benimdi, doğrusu. Neticede her şey Rabbimizden. Her yaptığı hikmetlidir şoför kardeşim. Dert etme!
- !!!
O gün güneş, kızıl bir nar topu gibi ufuktan yükselirken, Hac yollarında yepyeni, bembeyaz bir sayfa açılmıştı önümde.
Hey Rabbim! Sen nelere kadirsin? “Bunlar hep mübarek Hocalarımın bereketi...” diyor, başka bir şey demiyordum.
DEVAMI YARIN
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp