Top
Ragıp Karadayı

Ragıp Karadayı

ragip.karadayi.ihlas@gmail.com

29/09/2022

"Kötülerin tuzaklarını bozdun gel seni bir kucaklayayım!"

“Ey Hacı! Ben Suriye başmüftüsüyüm. Sen, Şam ahalisinin bütün ön fikirlerini, şartlanmışlığını yıktın!.."

Sünnetler kılındıktan sonra asıl imam mihraba geldi, yedek cübbeyi aldı, Lütfü Hocaya giydirdi, kolundan tuttuğu gibi de mihraba sürdü.

Bundan sonrasını şöyle anlattı Lütfü Hoca:

Hiç beklemiyordum. Cübbeyi giyip mihraba geçtikten sonra geri dönüp cemaate baktım. Aklım başımdan gitti sandım. Yer gök insan. Beyaz kaftanları içindeki Şam ahalisi, sanki semadan yere inmiş güvercinler misali cami-i şerife dolmuştu. Kıbleye döndüm, “Allahü ekber…” deyip tekbir getirdiğimde bütün bedenim terledi. Hafızlığıma fazla güvendiğimden Kur’ân-ı kerîmin ortalarından iki sayfa okudum. İkinci rekâtta da devamından bir sayfa okudum. Okudum ama ayaklarımın zangır zangır titremesine mâni olamıyordum. Ömrümde ilk defa iliklerime kadar titrediğimi, sarsıldığımı hissettim. Bu kadar büyük cemaatin, sayısız ulemânın ve üstelik ana dilleri Arapça olan Müslümanların önünde bulunmanın mesuliyeti bütün bedenimi kaplamıştı. Yanlış yapacağım, hata, kusur işleyeceğim diye ödüm kopuyordu.

Tesbihattan sonra da Haşr suresinin son âyetlerini “Layestevi”den itibaren okudum. “El-Fâtiha...” demiştim ki bütün Araplar ayaklandı. Sevineyim mi, üzüleyim mi diye tereddüt içinde ben de yerimden kalktım... “Haccı şükür…” “Elhamdülillah Müslim…” “Türki Müslim, elhamdülillah!” “Hıfz-ıl Kur’ân, maşallah!”

Daha ne iltifatlar ederek boynuma sarılıyor, kucaklıyorlardı. Cami-i Ümeyye cemaatinin, bana dokunma ve yakinen görebilme gayreti gözlerimi yaşarttı. Bu sefer de yanlış bir şey yapmadığımı düşünerek ferahlıyordum.

Büyük sarıklı, cüppeli, iriyarı biri yanıma yaklaştı, muhabbetle kucakladı beni. Kollarımdan tuttu bir müddet yüzüme baktı. Dikkat ettim o da ağlıyordu. Arapça; “Türk müsün? Hıfz-ıl Kur’ân mısın?” diye sual edip cevap aldıktan sonra bana dedi ki; “Ey Hacı! Ben Suriye başmüftüsüyüm. Sen, Şam ahalisinin bütün ön fikirlerini, şartlanmışlığını yıktın! Burada rejim devamlı, Türkiye’nin dinden çıktığını İslamiyet’le bir alâkasının kalmadığını, kâfirlerin safına geçip onlarla bir olduğunu… anlatıyor, halk arasında Türkiye muhabbetinin olmamasına çalışıyordu. Sen bu hareketinle, bu güzel kıraatin ve muhabbetli duruşunla bütün propagandaları hâk ile yeksan ettin, kötülerin tuzaklarını bozdun, yıktın. Gel seni Eshab-ı kiram efendilerimizin birbirlerini kucaklaması gibi sarılıp kucaklayayım. Ömrünüz hayırlı ve uzun olsun, duâların müstecap, seferiniz kolay, haccınız mebrûr, huzur ve saadetin daim olsun…” dedi, bir daha sarıldı. Şam âlimlerinden bir grup da meğer oradaymış, onlarla ve başka din ve devlet adamlarıyla da tanıştırdı, ayaküstü. Muhabbetle ayrılırlarken; “Maşallah! Maşallah, Hıfz-ıl Kur’ân, müderris, âlim… Kıraat-i İstanbul...” kelimelerini duyuyordum sadece…

Bu iltifat merasimini gören Erzurum hacıları da yanıma geldi. Aynı muhabbetle onlarla da kucaklaştık. DEVAMI YARIN

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp