Top
Ragıp Karadayı

Ragıp Karadayı

ragip.karadayi.ihlas@gmail.com

22/01/2020

Sanki esen rüzgâr hocasının kokusunu getiriyordu...

Sisler arasında Bursa göründüğünde ikinci talebelik ve müderrislik hatıraları canlanıverdi gözünde...
 
 
O günlerde bir rüya gördü Bayram Efendi. Uyandığında çok heyecanlanmıştı. Aldığı işaret üzerine hiç beklemeden Bursa yollarına düştü.
 
Dervişin kalbi pak gerek,
Bu yolda saçlar ak gerek,
Yükleri dünyada koyup
Gemileri yakmak gerek!
                  ***
Bayram Efendi, terden sırılsıklamdı. Uzun yol, güneş; at üzerinde olsa da bir hayli yorulmuştu. Sisler arasında Bursa göründüğünde ikinci talebelik ve müderrislik hatıraları canlanıverdi gözünde. Etrafına bakınıp attığı her adımda; “hey gidi günler hey!” diyor efkârlanıyordu… “Şurası; hünkârımızın sarayı, ileride benim okuduğum Orhaniye Medresesi, Ulucami-i şerif, Nilüfer Çayı… Ah! Koca dağ ah! Şaha kalkmış, başı görünmez bir ejder gibi kanatlarını germiş Bursa’nın üzerine…” diye söylenirken elini siper etti uzaklara bakındı, yeniden atını mahmuzladı. Çiftçilerin, satıcıların birbirine karışan sesleri gittikçe artıyor, büyüyor, hocasının hayalini düşündükçe de tüyleri diken diken oluyordu. “Ya burada da bulamazsam” korkusuyla şehre girdi.
Bir grup amele heyecanla bir şeyler konuşuyordu. Elinde olmadan, gayriihtiyari onlara yaklaştı.
- Selâmün aleyküm dervişler. Ne ahlanıp duruyorsunuz? Hayırdır bir şey mi oldu? Bu kalabalığın sebebi ne?
- Ve aleyküm selâm. Sorma derviş baba!
- Allah Allah! Niçin sormayacakmışım?
- Pek üzüntülüyüz de ondan!
- Niçin üzülürsünüz?
- Niye üzülmeyelim ki; bugün de Somuncu Baba’nın ekmeklerinden alamadık.
- Somuncu Baba mı? O da kim?
- Ona; “Ekmekçi Koca” da derler. Kendi hâline, derviş kılıklı, garip, meczup bir fırıncı. Biz de görünüşüne aldandık ama büyüklerden biriymiş meğer!
- Nasıl anladınız?
- Nasıl mı? Ulucami’nin inşaatında çalışan yüzlerce işçiye o küçücük fırından ekmek yetiştirdi her gün. Ekmek ki ne ekmek, mis gibi kokar, yemiş olsaydın; bir somun ekmek için niçin üzüldüğümüzü anlardın.
- Bu dediğiniz zât-ı muhteremi nerede bulurum?
- Bu yoldan sapmadan devam et! Şehrin çıkışında virane bir fırını var, orada yatar, kalkar, kendisi gibi garip gurebayla oturur, hamur yoğurur, ekmek pişirir. Şimdi dağa oduna gitmiştir belki de...
- Çok sağ olun!
- !!!
“Acaba bu derviş dedikleri hocam olmasın” düşüncesiyle durmadan yoluna devam etti Müderris Bayram. Heyecanı had safhadaydı.
 
Muhabbetin misali; Kerem ile Aslı.
Onların aşkı için çok yazılmış gazel.
Ne kalpler var anahtar yok, kilidi paslı.
Kilitler açan anahtar olmak ne güzel…
           ***
Hocasına yaklaştığının hissi içindeydi. Sanki esen rüzgâr onun kokusunu getiriyordu. Misk-i amber gibi havayı soludu. İçindeki bir ses; “hasretlik buraya kadar, ha gayret” der gibiydi. Beklemeye sabrı, takati kalmamıştı. Yüksek huzura at ile çıkamayacağını düşünerek, yorgun da olsa atını bir çimenliğe bıraktı, yürüdü... DEVAMI YARIN
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp