Top
Ragıp Karadayı

Ragıp Karadayı

ragip.karadayi.ihlas@gmail.com

19/09/2019

“Haydi Gülşah öne geç bir daha ayrılmak yok!”

“Sevdiklerimizi kaybediyoruz ağlıyoruz. Buluyoruz yine ağlıyoruz… Biz aciz kullarız!”
 
Sarı mayıs çiçeklerinin içinden, dalları yerlere kadar uzanan salkım söğütlerinin altından geçtiler. Yeni yapıldığı her hâliyle belli faytonun önünde durup:
“Haydi Gülşah sen öne geç. Daha ayrılmak yok” diyen Meryem, geri çekildi.
Papatya tarlasının ortasında kalmış faytonun süslü kapısından eğilerek girerken kibar insan kayınpederi Süleyman Çelebi, muhterem pederi Beyazıt Paşa, hasretle elinden tutarak bir çırpıda içeri çektiler. Herkes ağlıyordu. Niçinini, nedenini sormadan inci gibi yaşlar, sessiz hıçkırıklar hâlinde aktı yanaklarından. Neden sonra Beyazıt Paşa:
“İşte bu da bizim imtihanımız” dedi fısıltıyla belli belirsiz. Süleyman Çelebi de:
“Sevdiklerimizi kaybediyoruz ağlıyoruz. Buluyoruz yine ağlıyoruz… Aman yâ Rabbim, bizler ne aciz kullarız böyle!” diyerek duygularını açıkladı, hıçkırıklarına hâkim olmaya çalışarak.
***
Gülşah, hâlâ korku ve sevinç karışımı bir şaşkınlık içinde çıldıracak gibiydi. Her iki pederinin elini ellerinin arasına alarak öptü, kokladı uzun uzadıya. Bir ara Beyazıt Paşa: “Sakın ha üzülmeyesin! Zihninizi yormayasın! Hele, hele hiç hiddetlenmeyesin canım evlâdım!”
“Efendim, insan kendi başına hiddetlenmiyor. Lâkin haddini bilmezler çileden çıkarıyorlar…” diyerek hâleti ruhiyesini anlatmaya çalıştı dili döndükçe…
“Neyse…” diyen pederinin elini öperek “peki…” diyebildi Gülşah…
Süleyman Çelebi:
“Bu kurtuluşun mimarı Erkara Beyimiz, kelle koltukta günlerce mücadele etti. Onun amansız takibi olmasaydı bu sevinci daha yaşamıyor olabilirdik.”
Gülşah, Erkara Beyi affeden Doğan Bey’in nasıl isabetli karar verdiğini düşündü. “Emir Sultan Hazretleri’nin feyz ve bereketi... Her şey büyüklerimizden...” kendi kendine söylenirken kalbi titriyordu.
Faytoncu, herkesin atlara, arabalara bindiğinden emin olduktan ve kontrollerini yaptıktan sonra başını uzatarak;
“Efendim, arkadaşlar da yerlerini aldı. Emir buyurursanız hareket edebiliriz…” diyerek gelecek cevabı beklemeden atların dizginlerini topladı.
“Gidebiliriz…” emrini duyunca da dehledi yol isteyen küheylanlarını.
***
“Erkara Bey, kısa bir zaman öncesine kadar benim ırz, can, mal düşmanımdı. Korkulu rüyamdı yani… Doğan Beyin Kâbus üzerine yaptığı seferde canını bağışlaması hepimizin hayatında dönüm noktası oldu. İnanılması zoru başardık. Ben Erkara Beyden, o da Doğan Bey’den nefret etmiyor artık. Bir insan için en kutsal şeyin canı olduğunu bilmeyenimiz yok. O şimdi Doğan Bey ve yakınları için her şeyini, hatta canını seve seve verecek nadir yiğitlerden biri oldu. Beni ummadığımız zamanda, olmadık yerden, onun amansız takibi kurtardı Allahü teâlânın izniyle. Sözün özü Erkara artık o eski Erkara değil. Olanları tarihin derinliklerine gömdük çoktan. Şimdiyse ölümüne bir mücadeleye girerek beni ümitlerimin bittiği yerden kurtaran yiğit olmayı başarmış birini düşünürken, çocukların masallardaki devler karşısında korkuyla karışık ürperişlerini yaşıyorum elimde olmadan.”
Gülşah acı, tatlı karmaşık duygular içinde mâziyi bir daha yaşadı âdeta. İçinde bulunduğu hâl ve istikbâli daha nelere gebeydi acaba? DEVAMI YARIN
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp