Top
Ragıp Karadayı

Ragıp Karadayı

ragip.karadayi.ihlas@gmail.com

19/01/2019

Yanı başındaki ağaçların arasında bir hışırtı oldu!

Kızlar ağaçlar arasında Gülşah’ı arayıp duruyor, fazla da ileri gidemiyorlardı.
 
Bu eşsiz güz günü sarı, turuncu, mor, yeşil güzellikler içinde pürneşe oynaşırlarken Gülşah ağaçların arasında saklandı. Maksat arkadaşlarını meraklandırmak ve oyunu genişletmekti. Gizlendiği yerde sesleri duyuyor, fakat kimsecikleri göremiyordu.
Oradaki güllerden birini önce kokladı, sonra da dalıyla birlikte kopardı. Doğan Bey’in nikâh sepetindeki gülleri hatırladı. Zaten ne zaman unutmuştu ki. Elini kalbinin üzerine koydu, iç geçirdi. “Ah! Ah Doğan’ım! Hiç aklımdan çıkmıyorsun. Nerelerdesin, ne yer, ne içersin? Bu kadar dolu dolu sevmeseydim diyemiyorum. Elimde değil, seni kendimden çok seviyorum. Şahid ol gül dalı. Şahid ol…”
Kızlar ağaçlar arasında Gülşah’ı arayıp duruyor, fazla da ileri gidemiyorlardı. Başlarına bir çorap öreceğinden korkuyorlardı.
Dilara, ellerini ağzının iki yanında tutarak;
- Güülşaahhh!.. Güülşaaaahh!..
- !!!
- Gülşaaah!..  diye bağırdı. Bir cevap alamayınca da oturma alanına doğru yürüdü.
Gülşah, duyduğu hâlde cevap vermedi. Muziplik olsun diye oyunu devam ettirmeye kararlıydı. Bulunduğu yerden başka bir kuytu bölüme geçti. Gül ağaçlarının ve sarmaşıkların yoğun yapraklarından saklanması çok kolay oluyordu. Yanı başındaki ağaçların arasında bir sarsıntı, bir dalgalanma oldu. Dikkat kesildi. “Kedi veya köpekler girmiştir” diye aklından geçirdi. Önemsemedi. Hayallerine daldı. Tozpembe bulutların üzerinden Doğan’ına doğru uçuyordu ki;
- Gülşah!.. diye çok yakından fısıltılı olarak gelen bir ses duydu, ürktü. Yanlış anlamadıysa bu bir erkek sesiydi. Kendini topladı. Kuşağındaki hançerini yokladı. Evet yerinde duruyordu. Dikleşti, bekledi;
- Gülşah!.. Korkma ben!.. Karasevdalın, âşığın, uğruna bütün dünyayı yakacak adam!..
- !!!
- Sus!.. Cevap verme ne olur!..
- !!!
Gülşah’ın hırsından yüzü kıpkırmızı olmuştu. Dudakları titriyor, kalbi küt küt atıyordu. Elâ, iri gözleri yuvasından çıkacakmış gibi fıldır fıldır dönüyor, burun delikleri yol isteyen tay gibi kalkıp iniyordu. Kızların yanına kaçmak istedi. Bir boşluk bulamadı. Her taraf sık ağaçlarla kaplıydı. Tek çıkış yerindeyse, yüzü gibi, kalbi de kara olan, çirkin bir adam duruyordu.
- Bu ne telaş, bu ne öfke böyle?..
- !!!
Gülşah, edepsizin üzerine atılıp lime lime etmek istedi. İşi büyütmeden, dile düşmeden korkuyordu. Erkara’nın maksadı da bu olmalıydı. Tuzağına düşmemeliydi. En iyisi meseleyi, ilmi siyasetle halletmekti. Öyle de yaptı.
- Bir haber aldım ki, Doğan Bey gelmekteymiş… Sevincim de telaşım da ondandır…
- Doğan Bey’e meylini bilirim… Ama beyhude bir sevdadır bu… Onun gelişi, kalıcı değildir ve bu hep böyle olacak… Oradan oraya…
Gülşah sözünü kesti;
- Varsın olsun!..
Elindeki gülü Erkara’nın yüz hizasına kaldırdı. Sıktı… Sıktı… Dikenler nazik ellerini paramparça etmişti. Hırsından ne ağrı duyuyordu, ne de sızı. DEVAMI YARIN
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp