Top
Ragıp Karadayı

Ragıp Karadayı

ragip.karadayi.ihlas@gmail.com

11/08/2019

Doğan Bey'in, kafası oldukça karışıktı...

Yedekleriyle birlikte atlar yüklenmiş, arkadaşları Doğan Bey’i bekliyordu.
 
Açık kapısından aydınlık gördüğü odaya daldı. Gelenin ayak seslerine geri dönüp bakan hancı, güngörmüş tecrübeli ve bir o kadar da uyanık biriydi. İnsanların kalbini okuyordu âdeta. Dünyanın her tarafından misafirlerle hasbihâl etmesinden olsa gerek adam sarrafı olmuştu. Doğan Bey hakkında hiç kötü şey duymadığı gibi, pek de güven veriyordu duruşuyla. Yıldırım Han’ın has adamlarına onun da hürmeti çoktu. Hancı onun şüphesini gidermek için;
“Akıncı Hâfız Molla da hanımızın müdavimlerindendi bir zamanlar.”
“Yaa!.. Öyle mi?"
“Çok hatıralarımız var onunla Bey’im.”
“Aşk olsun ağam! Koca kış geçti, hiç bahsetmedin...”
“Akıncı geleneğinde ‘sır’ denilen bir şey yok mu? Her beğendiğiniz kişiye içinizi açar mısınız?”
“Bizim şark tarafına ilk seferimiz. Yeri gelince elbette açarız...”
“İşte ben de öyle yaptım, yeri ve zamanı geldi söyledim!”
“Tam da giderayak...”
“Bundan sonra sık sık görüşürüz inşallah.”
“Sık görüşmeye inşallah… Her şeyin hayırlısı...”
“Hadi sofraya” diyen hancı, yalnız yemek vermekle kalmadı. Bundan sonraki durağında nerede, kiminle, nasıl karşılaşacağını, tehlikeleri ve Timur Han hakkında bildiklerini, bilhassa Yıldırım Han ile mektuplaşmalarının derin tahribatını, halkın ve askerlerin tutumunu ve diğer duyduklarını üşenmeden saydı döktü. Giderayak hancının hususi bilgileri de ikramları da müthişti.
Yedekleriyle birlikte atlar yüklenmiş, arkadaşları Doğan Bey’i bekliyordu.
Serçetutan, Seyrekbasan ve Dağtartan’ın kaldıkları yere uğradı nedense. Odanın dolu hâli dikkatini çekti. Her şey yerli yerindeydi.
“O geceden sonra belli ki hiç uğramamışlar, alçaklar!..” diye söylendi. Timur Han hakkında ağza alınamayacak laflar eden, sövüp sayan bu sahtekârlar, çirkin emelleri doğrultusunda kullanamadıkları Doğan Bey’den intikamını mı alacaklardı yoksa? Hiçbir iz bulamamış, onların nereye gittikleri konusunda hiçbir söz de duymamıştı şimdiye kadar.
“Bu gizleniş yoksa!.. Yoksa damdan kızgın yağ dökmek gibi kimsenin aklına gelmeyecek bir başka tuzağın habercisi miydi?”
Doğan Bey, kafası oldukça karışık ayrılmıştı handan ve hancıdan.
   ***
Gidilmedik köşe bucak, kuyu, çukur, ev bark, dağ bayır, orman kalmadı ama maalesef…
Erkara, Üryan, Aşır Beylerle birlikte sayısız asker ve Bursa halkı yediden yetmişe herkes arama faaliyetlerine iştirak etti. Hiç bir fedakârlıktan kaçınılmadı. Günlerce uğraşıldı, yorgun düşüldü. Lâkin hiçbir yerde bir işaret bulunamadı. Gözler ve kafalar Ziyaret Dağı yolundaki kan izlerinde ve parçalanmış öküzlerin kalıntısında kalmıştı. Vahşi hayvanların götürdüğüne inananların sayısı gittikçe artıyordu.
Erkara, fevkalâde üzgün, başı öndeydi. Son emirle dağılan askerlerin de toplandığının haberini getirdi saraya. Süleyman Çelebi, Beyazıt Paşa, Matlube ve Hüsnâ Analar, hepsinden de beteri Meryem ve Sarıkız’ın perişan hâlleri yürekleri dağlıyordu. DEVAMI YARIN
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp