Top
Öcal Uluç

Öcal Uluç

ulucocal10@gmail.com

02/03/2019

“Topal ördek” imzası!..

“İDAA İhalesi” sebebiyle, “şirketi o ihaleyi alan” Futbol Federasyonu Başkanı istifa ediyor; “doğrusunu yapıyor”; alkışlar!..
Amma… Haziranda “Futbol Federasyonunun genel kurulu ve seçimleri var”; yani üç ay sonra, “o genel kurula kadar, Futbol Federasyonu Başkanlığını yardımcılarından Hüsnü Güreli yapacak”; yani Federasyon “artık topal ördek federasyonu!..”
İşte “rezalet burada başlıyor”; Federasyon Başkanı’nın ‘istifa etmesinin açıklandığı dakikalarda”, hiç yapılmaması gereken “bir şey” yapılıyor; “Şenol Güneş ile 1 Haziran’da başlamak üzere dört yıllık ‘millî takım teknik direktörlüğü sözleşmesi’ imzalanıyor!..”
Yani “Haziranda seçilecek yeni başkan ve federasyon, Şenol Güneş’i kucağında bulacak. Peki ya “O başkan ve federasyon Şenol Güneş ile çalışmak istemezlerse” ne olacak; “Ödesin Futbol Federasyonu tazminatı, sözleşmenin bitimine kadar olan maaşları!..”
Zaten daha önce “mahkemelik olmuştu”, Federasyon ile Şenol Güneş!..
Ya da, “haziranda seçilecek başkan (Mesela ‘2019’da adayım’ diyen Rıdvan Dilmen) belli de, ondan “Getirin, ben onunla çalışmak isterim” sözü mü alımdı, acaba?..
Bakınız bu “acayip tablo” konusunda, devlet “idari ve mali denetim hakkını” kullanmalı ve istifa eden Başkan ile “topal ördek” hâline gelmiş federasyonun yönetimine sormalı; “1 Haziran’da yürürlüğe girecek bir sözleşme niçin şimdiden imzalanıyor, hem de dört yıllık?.. Yangından mal mı kaçırıyorsunuz? Neden Haziranda seçilecek Başkan’ın ve Federasyonun, beraber çalışacakları millî takım hocasını seçmek hakkını şimdiden elinden alıyorsunuz?..” Nitekim, Beşiktaş Kulübü açıklama yapıyor; “Şenol Güneş 31 Mayıs’a kadar görevinin başındadır!..”
Ey Yıldırım Demirören, ey Hüsnü Güreli, ey Ali Dürüst, ey “topal ördek” federasyonun yöneticileri ve de “böyle bir sözleşmeye imza atan” Şenol Güneş, “yeni gelecek federasyona, başkanına, yöneticilerine, futbol dünyamıza, spor kamuoyuna, sporun ilkelerine, spor etiğine hiç mi saygınız yok?..”
Bak, sevgili Şenol Güneş Hoca’m, haziranda seçilecek yeni başkan ve federasyon heyetinin önüne “istifanı koymazsan” bilesin ki, sadece benim ve benim gibi düşünenlerin değil, “bütün spor dünyamız için” yoksun ve de “etik anlamda” her türlü eleştiriyi hak ediyorsun!..

Nihayet!..
Yıldırım Demirören’in istifasıyla, onun medya grubundaki arkadaşlarımız herhalde “derin bir nefes almışlardır”; bundan böyle futbolumuz ve futbol federasyonlarımız hakkında “fikri hür, vicdanı hür birer gazeteci olarak” rahat rahat yazı yazabilecek, “haklı ve doğru buldukları” eleştirilerini spor sayfalarına ve TV ekranlarına dökebilecekler!..
Hür bir kalem, hür bir ağız, oh ne güzel, oh ne rahat!..

Yanlış hesap!...
Mehmet Sepil, Göztepe’yi satın aldığı zaman, “onu tanımayan” ve de bana “Kim bu iş adam” diye soran Göztepeli dostlara, “Nihayet Göztepe’yi eski efsane günlerine döndürecek bir başkan. Değerini bilin ve destekleyin” demiştim.
“Nitekim öyle de oldu” diye devam etmem gerekiyordu, şimdilerde, ama olmadı. Zira Sepil, “efsane günlere dönmeye ramak kala”, hiç yapmaması gereken bir şey yaptı ve işte şimdi, sil baştan!..
Garip bir şey ve belki de “insani bir bilinçaltı tavrı”; geliyorlar, “çok iyi işler yapmaya” başlıyorlar, ama sonra, daha “yıllar ve yıllar geçmeden” başka bir yola sapıyorlar; “Ben bu işi öğrendim, ben yaparım, ben ederim… Ben… Ben… Ben…”
Bakınız Aziz Yıldırımlara, Ünal Aysallara, Mehmet Ali Yılmazlara, Serdar Bilgililere, Fikret Ormanlara, Mustafa Cengizlere, İbrahim Hacıosmanoğlulara ve daha nicelerine, “ne demek istediğimi” çok iyi anlayacaksınız!..
Ve de, Başkan Aziz Yıldırım’ın “şampiyon Fenerbahçe futbol takımının hocası” Mustafa Denizli’ye niçin “Sen mi şampiyon yaptın sanıyorsun” demesi, Ünal Aysal’ın Fatih Terim için “Kulübün personeli” demesi, tam da “bu dönemecin” simgeleridir!..
Hele hele “spor sayfalarının manşetlerinin, TV ekranlarının büyüsü” etkisini göstermeye başlayınca “Kulübü ben yönetiyorum, o manşetlerde, o ekranlarda ‘benim maaş verdiğim kulübün personeli teknik adamlar’ öne çıkıyor, olur mu” düşüncesi bilinçaltına sığmaz hâle geliyor ve yanlış adımların atılmasına yol açıyor. Sonunda “başarılı hocalarla yolları ayırmak, hatta onları kapının önüne koymak” günlerine geliniyor; sonuç, elbette ki hüsran!..
Böyle bir süreç Göztepe’de de yaşandı. Takımı “daha ilk yılında Avrupa kupalarına katılmanın sınırına taşıyan” başarılı bir teknik adamla, Tamer Tuna ile sözleşme yenilenmedi, o gönderildi ve yerine alt ligden bir hoca getirildi, sonra bir yenisi daha… Olmadı... Ve… Göztepe, düşme hattının çok yakınlarına kadar inince, “sil baştan”; Tamer Tuna, “yeniden” işbaşına çağrıldı!..
Ne diyeyim, “Yanlış hesap Bağdat’tan, pardon, Tamer Tuna’dan dönecek mi acaba”; inşallah!..

Şaka!..
Yıldırım Demirören “istifa etti” gitti, öyle ya da böyle bir şeyler yapmaya çalıştı, ama bana göre “iyi bir miras bırakmayarak” gitti. Ona bir spor insanı, bir “spor da yazan” gazeteci olarak “canıgönülden ‘teşekkür’ etmem” mümkün değil. Ama Galatasaray onun zamanında Fenerbahçe’den de, Beşiktaş’tan da açık ara daha fazla kupa kazandığı için, “gönlü Galatasaray’dan yana olan” bir yurttaş olarak “teşekkür etmezsem” haksızlık etmiş olmaz mıyım?..

Eller gider Mersin’e…
Eskiden yıllar geçer “bir tane büyük sürpriz olurdu” Türkiye Kupalarında, şimdi maşallah “Büyükler, küçüklerden üçer, dörder yiyerek, eleniyorlar”, sadece bir tanesi, o da uçurumun kenarından dönüyor, hem de dörtyiyerek!..
Bu işte bir terslik yok mu; bizler, “Küçükler de, büyükler seviyesine gelsin” diye dua eder ve “bu yükselişin emarelerine” sevinirken futbol sahnemizde ne görüyoruz; “Büyükler, küçüklerin seviyesine inmek için” yarışıyorlar!..

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp