Top
Necmettin Batırel

Necmettin Batırel

necmettin.batirel@tg.com.tr

21/01/2020

Önce işsizlik!

2019’un ikinci yarısından itibaren tüketici güvenindeki artışla Türk ekonomisi dengeye kavuştu. Enflasyonun ve faizlerin düşmesi sonucu kredilerin %20 oranında artmasıyla Türkiye iç talebin öncülüğünde büyüme potasına girdi. Şu ana kadar açıklanan göstergeler ekonomik açıdan 2020’nin 2019’dan çok daha verimli geçeceğini gösteriyor. 2019 yılının ilk iki çeyreğinde küçülmeye devam eden, üçüncü çeyrekte yüzde 0,9 artıya geçen ekonomi son çeyrekte baz etkisinin desteğiyle yüzde 5’i aşan büyüme hızına kavuşacak... Bugün 244 düzeyine gerileyen 5 yıllık iflas sigorta primi CDS’ler ilk çeyrek sonunda 160’lar seviyesine inecek. ABD ve Avrupa Merkez Bankaları 2020’de parasal genişleme ve düşük faiz politikasını sürdürmek zorunda. Zira dünyada şu anda büyüme sıkıntısı var. Çin’in büyümesi 30 yılın en düşük seviyesinde. 1990-2012 arasında %12 büyüme hızı vardı. 2015’ten bu yana %6,5’un üzerine çıkamadı. En son rakam %6 olarak geldi. Gelecek iki yılda 5,9-5,3 olarak öngörülüyor. Avrupa yıllık %1,3, ABD %2,1 büyüme hızına sahip. İşte bu yüzden merkez bankaları parasal genişleme politikalarını 2020’de de sürdürüyor. Avrupa Merkez Bankası her ay 20 milyar avro, ABD Merkez Bankası 60 milyar dolarlık tahvil alıyor... 
Yani kâğıt alıp piyasaya nakit para veriyorlar, amaç bunların krediye dönüşerek ekonomik büyümeye katkı sağlaması. Ama Avrupa’da yaşlı nüfus dolayısıyla tüketim azalıyor. ABD’de ise imalat sanayinde daralma yaşanıyor.. Global likidite bolluğu, potansiyel büyümesi yüksek Türkiye’ye  önemli fırsatlar sunuyor. Ama ülkede işsizlik problemi dağ gibi büyüdüğü için biz bundan nemalanamıyoruz. Bugün 4,5 milyona yakın işsiz var. Kasımda işsizlik oranı 13,4’e yükseldi. Geçen sene 11,6 düzeyindeydi. 1 milyon Suriyelinin kaçak çalışması.. Mevcut eğitim sisteminin, profesyonel çalışma ortamına uygun olmaması, emek piyasasında iş arayanlar ile işverenler arasında oluşan derin bir beceri uyuşmazlığı, işsizliğin artmasına yol açıyor. İşveren istedikleri kriterlere uygun çalışan arıyor, yüz binlerce kişi de kendi istedikleri alanlarla ilgili iş bulamıyor. Çoğu iş yeri nitelikli teknik eleman arıyor ve karşısında mühendis buluyor. Mühendise o işi yaptıramıyor ya da mühendis verilen ücreti beğenmiyor. Eğitim düzeyi yükseldikçe iş arayanlar masabaşı iş istiyor, makinenin başına geçmek istemiyor...
Bu durumda eğitim sistemini yeniden düzenlemek gerekiyor. Teknik okulların açılması teşvik edilmelidir. İş dünyası üniversite kurmak yerine kaliteli, donanımlı teknik ve mesleki liseler açmalıdır.. Mevcut üniversitelerin birçok bölümü teknik ve mesleki yüksekokul hâline dönüştürülmelidir. Bugün görüyorsunuz makine mühendisleri oto servislerinde ofis memuru, inşaat mühendisleri satış elemanı, iktisat ve maliye mezunları marketlerde kasiyer olabiliyor. Özellikle genç işsizlik oranı %27 ile çok yüksek. Bunu azaltmanın yolu üretimden geçiyor. Ancak yatırımlarda beklenen artış yok. Geçen sene yaşanan 1 milyon istihdam kaybında inşaat sektörü 450 bin kişiyle ilk sırada yer aldı. 2020’de büyüme hızındaki artışta birinci derecede rol oynayacak olan sektör yine inşaat olacak. İşte bu yüzden 'Kanal İstanbul’ devreye sokuluyor. Ama bu çok uzun vadeli bir proje olduğu için kısa sürede sonuç alınması zor.
Dış politikada son derece başarılı adımlar atılıyor. Ekonomide alınan tedbirlerle kırılganlık azalıyor. Faiz düşüyor, enflasyon geriliyor. Hepsi tamam. Ancak işsizlik büyük boyutlara ulaştığı için ülkede yatırım ortamı zenginleşmiyor. Sermaye sahipleri geleceğe olan güvenleri azaldığı için elini taşın altına sokmuyor. Önce bu problem aşılmalı, insanlara iş ve aş sağlanmalı, yüzleri güldürülmeli.. Aksi hâlde onlara doğruları anlatamazsınız, kabul ettiremezsiniz...
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları