Top
Meryem Aybike Sinan

Meryem Aybike Sinan

meryemaybike@gmail.com

30/01/2019

Başka yol yok!

“Emaneti ehline vermek” bizim kadim düsturumuzdur.
Bu düsturu ne vakit her iş ve eylemde ön şart olarak gördük, hemen her alanda zirveyi zorlayan eserler bıraktık, insanımızı ve ülkemizi âbâd ettik. Ne vakit bu düsturu kulak ardı ettik, büyük çalkantılara sebep olan yıkımlar yaşadık. Tarih böyle hikâyelerle doludur.
Ruh bilimciler, şehirlerimizin, caddelerimizin, sokaklarımızın, yaşadığımız mekânların, ev ve bahçelerin estetik ve güzelliğinin insanın haletiruhiyesi üzerinde çok olumlu etkileri olduğunu söylerler ve hatta ruh mekân ilişkisi arasında çeşitli münasebetler kurarlar.
İşte bu nedenle belediyelere büyük iş düşüyor. Belediyeler caddeleri, sokakları ve parkları tanzim ederken meseleye sadece bir altyapı, üstyapı zaviyesinden baktıkları takdirde ortaya ucube cadde ve sokaklar çıkar. Bu nedenle bu işlere bakan müdür, mühendis, mimar ve yetkililerin işinin ehli olması, estetik kaygıları olan insanlardan oluşması gerçekten de çok önemlidir.
Bunu neden söylüyorum?
Bugün sizlere bizzat tanık olduğum bir hikâye anlatacağım. Bazen gündelik hayat, üzerinde düşündüğünüz meseleler hakkında sizlere çarpıcı örnekler getirir ve önünüze koyar. İşte bu tanık olduğum vaka da böyle bir hikâye.
Marmara bölgesinin oldukça güzel bir ilçesindeyiz… Dağ eteğinde sessiz, sakin ve huzurlu bir mahallede bulunan müstakil evlerden oluşan yemyeşil bir sitede ikamet ediyorum. Önceki gün sitenin sırtını yasladığı Arnavut taşlarla döşeli sokağa birden belediye araçları geldi ve paldır küldür ortalığı yıkmaya başladılar. Arnavut taşlar usulca sökülmeden, greyder taşı toprağı birbirine katarak kısa zaman içinde ana caddeye yığıp yüksekçe bir dağ yaptı!
Bir de ne görelim işçiler parke taşı döşemeye başlamışlar bile. Gerekli altyapı çalışması yapmadan, etraftaki girintili çıkıntılı yolu düzlemeden, ölçüp biçmeden işe koyulmuşlar bile. Hâlbuki yan bahçelerde belediyeye ait iki metreye yakın toprak var yola katılması gereken.
Mahalle sakinleri olarak arıyoruz Fen İşleri Müdürü'nü ve durumu anlatıyoruz. Gelip yolu inceliyorlar ve greyder bir daha giriyor yolu düzlemeye. Bizlere uçak pisti yapıyorlar sanırsınız… Az sonra site duvarına ve bahçelere kadar düzlenmiş uçak pisti görünümündeki yol ortaya çıkınca kaldırım yapılmadığı meydana çıkıyor; hadi bir daha arıyoruz Fen İşleri Müdürü'nü. Bu kez taşa çarpıyoruz sanki müdürü ikna edemiyoruz!
Sonra Başkan Yardımcısı'nı arıyoruz ve durumu anlatıyoruz. Kaldırım yapılmasını ve belli aralıklarla zakkum dikilmesini istirham ediyoruz. Sözleşmiş bunlar, aynı şeyleri söylüyorlar! "Ne gerek var canım kaldırıma" diyor, "zakkum ağacına ne gerek var, hem zaten Büyükşehir zakkum dikmeyi yasakladı!.." Zakkumu zıkkımmış gibi anlatıyor! "Sevinin işte sizlere mis gibi yol yapıyoruz" diyor müstehzi bir ifadeyle!
E biz de doğru bildiğimizi söyleyeceğiz başka yol yok!
Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri'ne ulaşıp durumu izah ediyoruz. Nezaketli ve birikimli bir beyefendi, "kaldırımsız ve ağaçsız yol olmaz, haklısınız" diyor, "zakkumu ana arterlerde görüş alanını kapattığı için tercih etmiyoruz lakin sizin muhit için geçerli değil, ilgileneceğim" diyor...
Şimdi soruyorum, bir turizm beldesinde tek derdimiz sadece taş bir yol yapmak mıdır? Oysa bir yolun, caddenin, sokağın bir kimliği, kişiliği ve estetik güzelliği olmalıdır. İşinin ehli olması gereken bu kimselere işlerini bizler mi öğreteceğiz? Bu adamlar o makamlara hangi vasıflarına binaen gelmişler?
Hasılı, olmazsa olmazımız liyakat, ehliyet, kabiliyet, asalet ve NEZAKET olmalıdır. Başka yolu yok!
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp