Top
Meryem Aybike Sinan

Meryem Aybike Sinan

meryemaybike@gmail.com

24/07/2019

Şakayık alınır mı çalınır mı?

Biliyorum sorumuz çok tuhaf!
Çiçek çalmaktansa, satın almak elbette en doğru olandır. Lakin bahar ayında yaşadığım bir olayda bazı çiçekseverlerin böyle düşünmediğini gördüm. Yolumun üzerinde her geçtiğimde gözlerimi alamadığım bahçeli bir ev var. Evin bahçesi tepeleme çiçek bahçesi, rengârenk! Gül, sümbül, filbahri, şebboy, nergis, şeker lale, sardunya, nesrin, ortanca, mine, lale, akşamsefası, menekşe vs...
Benim bahçem de -o bahçe ile aşık atamasa da- hatırı sayılır derecede çeşitli çiçeklere sahip. Ancak komşunun bahçesinde “şakayık” var. Hiç kimsede yok, çiçekçilerde de satılmıyor. Şair boşuna “Sen kırların çiçeğisin şakayık” dememiş. Bu çiçek bahçeye dikiliyor, tıpkı gül gibi dal budak veriyor ve bodur bir ağaç gibi enine genişliyor. Lakin tam nisan, mayıs gibi üzerinde kocaman lila, pembe, mor çiçekler açıyor. Hafif ancak muhteşem ötesi bir kokusu var.
Sonunda dayanamadım, lütfen bir dal da benim için çelikleyin filan demek için kalktım gittim, bahçenin çıngırağından tuttum. Hanımefendi çok kibar birisi, beni o güzel bahçede gerçekten de çok güzel ağırladı, kahve yaptı, yanında fıstıklı lokum servis etti. Lafı “Şakayık’a” getirdiğimde ise birden yüzü asıldı ve;
-Meryem Hanım, bu çiçeği size veremem. Çünkü yeterince sevmemişsiniz.
Açıkçası afalladım ve çok şaşırdım. Sesim kısıldı. Utanarak sordum:
-Peki nasıl anladınız bunu, bunun bir ölçeği filan mı var?
Güldü sonra aniden ciddileşerek:
-Böyle harika bir çiçeği sevseydiniz şayet böyle nazik bir şekilde istemeye gelmezdiniz. Geçerken kaşla göz arası bahçeye dalar bir dalını koparır evde öpe okşaya suya koyar zamanı geldiğinde dikerdiniz. Bizler de bu çiçeği İstanbul Büyükada’daki bir bahçede bir dal kırarak bu yöntemle kaçırdık! Unutma, şakayık alınmaz, çalınır!
Tabii yine beni kırmadı ve terütaze bir dalcağızı nazikçe kırıp uzattı ve bir yığın talimat verdi. Eve koşup bir kavanozdaki suya daldırdık. Bakalım filizlenecek mi diye iki aydır bekliyordum ve ne yazık ki çürüttük! Bu arada o hanımefendiye hiç görünmemeye çalışıyorum...
Dolayısıyla “Şakayık” dikme hevesim bir başka bahara kaldı!
Pek çok insan için “çiçekler” hiçbir anlam ifade etmeyebilir. Hatta bu yazı bile gereksiz olabilir. Ancak bizim gibi bütün güzelliklerin başkenti olarak çiçekleri görüp bilenler için bu mesele oldukça hayatidir.
Göz, gönül ve burun coğrafyasının en makbul misafirleridir çiçekler.   
İslam kültür ve medeniyet dairesinin en nadide güzelliği hiç şüphesiz şükûfedir! Yani çiçektir, çiçekle süslemedir. Divan edebiyatında pek çok çiçek remizdir ve sıklıkla kullanılır. Gül bütün çiçeklerin tacıdır. Zira kokusu peygamber efendimizin terine benzetilir.
Osmanlı çiçeklere genel olarak “şükûfe” demiş. Hatta çiçek satanlar “Şükûfeciler Derneği” adı altında bir araya gelmişler “Şükûfecilik” adı altında çeşitli kitaplar kaleme almışlar.
Divan şiirinde gülden sonra lale, sümbül, nergis, yasemin, menekşe, reyhan, süsen, erguvan, karanfil, nilüfer, şebboy, zafer’an, zambak, buhurumeryem, leylak, mercanköşk itibar sırasına göre kendine yer edinen çiçeklerdir.
Halk şiirinde de durum benzerdir. Gül, benevşe, nergis, karanfil, çiğdem vs... Pek çok halk şairi bu çiçekleri sıklıkla kullanmış şiirlerinde.
Çiçekler bizim kültür ve medeniyet vadisinde çok sevilmiş. Anadolu’daki kerpiçten, tek katlı yoksul evlere baktığımızda bile cam önlerine küpe çiçekleri, sardunyalar, karanfiller konduğunu görürüz. Hatta saksı alamayan yoksul Anadolu kadınlarının çiçeklerini tenekelere, bidonlara diktiğine şahit olmuşsunuzdur. Lastik araba tekerleklerini bile alıp şekil vererek içine çiçek diken o hanımefendiler, yüreği ve ruhu güzel Anadolu kadınları sizce bunu niçin yapıyorlar?
Çünkü her bir çiçeğin güzelliğinde, kokusunda Allah’ı buluyorlar, Allah’ı hatırlıyorlar! Yetmez mi? Daha ne olsun?
 
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp