Top
Meryem Aybike Sinan

Meryem Aybike Sinan

meryemaybike@gmail.com

07/09/2020

Rusların Gözüyle Türkler...

 
Son günlerde elimde oldukça ilginç bir kitap var.
Prof. Dr. İlyas Kemaloğlu’nun “Kaknüs” Yayınlarından neşredilen “Rusların Gözüyle Türkler” adlı kitabında dünden bugüne Türk-Rus ilişkileri ve Rusların genel anlamda Türklere nasıl baktıkları irdelenmiş.
İlyas Hoca, 1978’de Rusya Federasyonu’nun Ulyanovsk şehrinde doğmuş. Marmara Üniversitesi tarih bölümünden mezun olmuş. Hâlen MSÜ’de çalışıyor ve Türk Tarih Kurumunda da Bilim Kurulu Üyesi olarak görev yapıyor.
Kitapta geçmişten günümüze uzanan Türk-Rus ilişkilerinin askerî, siyasi, kültürel, jeopolitik, stratejik ve sosyolojik boyutlarını Rus diplomatların, yazarların, tarihçilerin, edebiyatçıların gözünden vesikalarla anlatıyor ki gerçekten de çok ilginç bilgiler yakalıyorsunuz.
Sizlerle ilginç bulduğum birkaç anekdotu paylaşmak istiyorum. Mesela, 1904 yılında Rize’de konsolos yardımcılığı yapan. V. Maevskiy, kaleme aldığı bir raporda hem Türkiye’yi hem de Rusya’yı uyarma kabilinden şunları söylüyor:
“Rusya’nın Doğu’daki gerçek düşmanı, ancak Hristiyanlar olabilir! Türkler ise dosttur! Bu Türkler hiçbir zaman bize parmaklarını kaldırmayacaklar! Ancak onlara dokunmamak lazım. Onlar bizim en iyi, en güvenilir, en dürüst ve en sakin komşularımızdır. Bundan dolayıdır ki Avrupa, bizim kendi ellerimizle Türkiye’yi boğmamızı, Kafkaslarda mevcut karışıklıkların artmasını ve Rus kanı dökülerek elde edilen Türk mirasının göze kestirilmiş en iyi parçalarının Doğu işlerinde çok gayretli olan Avrupa ülkelerine bedava geçmesini sabırsızlıkla bekliyordu...”
Hakikaten şu günlerdeki konjonktür içinde bu tespit hayli ilginç öyle değil mi? Boşuna tarih tekerrürden ibarettir denmemiş!
Kitapta yine Enver Paşa’nın 14 Aralık 1914 yılındaki Sarıkamış Harekâtı’nın karşı cephesinde savaşan Rus General Nikolskiy de o günleri günü gününe not etmiş ve şunları yazmıştır:
“…Kuvvetli bir iradeye sahip olan Enver Paşa, her türlü zorluğa katlanabilen Türk askerini bütün zor şartları aşmaya mecbur kıldı. Bütün Türk komutanları, başta kolordu komutanı olduğu hâlde, en ümitsiz taarruzları dahi tereddüt göstermeden cesurca yapmakta ve mevzilerini delicesine bir inatla savunmaktaydılar…”
(Bu paragrafı boğazım düğümlenerek okudum ve gözyaşlarımı tutamadım.)
Bu satırları, bu vatan için tek bir alın teri dökmeyen bazılarına okutmak lazım. İşte bu nedenle şairin dediği gibi hakikaten “Bu vatan toprağın kara bağrında/Sıra dağlar gibi duranlarındır...”
1917 Ekim Devriminin önemli isimlerinden Leon Troçki, 1929-1933 yılları arasında Türkiye’de kalıyor ve o da notlarında şunları söylüyor:
“Yazılarımda Türkleri o kadar methettim ki bana 'Türkofil' ismini verdiler. Bilirsiniz o zamanlar Rusya’da çok Türk aleyhtarı vardı. Bu Türk dostluğunu sonra millî  mücadele senelerinde de gösterdim. Dostum General Frunze’yi Rus Ordusu mümessili olarak Ankara’ya yolladım. Türkiye’nin istiklal için mücadelesini çok büyük bir ilgiyle takip ettim ve bu mesut neticeden çok memnun oldum...”
Kitapta, sayısız anekdotu okuyunca şaşırıyorum ve doğal olarak aklıma Rusların bütün Türkistan, Kırım, Kafkasya ve daha pek çok coğrafyada Türklere yaptığı zulümler, sürgünler, büyük kıyımlar geliyor aklıma. Generalinden, yazarına, edebiyatçısına ve siyasetçisine kadar bizi pek seviyorlarmış adamlar meğer!
İlyas Hoca’nın ellerine sağlık. Böyle ilginç bir kitabı vesikalarla ortaya koymuş ve istifademize sunmuş.
İnşallah bir tarihçi de “Türklerin Gözünden Ruslar” adlı bir çalışma yapar ancak Rusların o kitabı severek okuyacağını hiç sanmıyorum...
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp