Top
Kemal Belgin

Kemal Belgin

kemal.belgin@tg.com.tr

16/01/2020

Ne olur 500 lira veriniz!

Fenerbahçe, Ali Koç yönetimi sürecinde, yani son stoper dahildir, 30 futbolcu transfer etmiş. Ben hesaplamadım. Spor medyasının Sporx adlı sitesinden öğrendim. Hâl böyle olunca da üyelere mesaj atılıp en az 500 kâğıt yardım ediniz yalvarışında bulunuluyor. Ne yazık ve ne acı! Bu kulübün tarihinde böyle bir âcizlik, böyle bir el açış yaşanmamıştır. Devamı da var. Koltuğa müthiş yapıştıklarından, önümüzdeki yıl genel kuruldan aidat için kim bilir ne kadar rakam yetkisi istenecektir! Rahmetli başkanların kemiklerini sızlatıyorsunuz, bunu biliniz!

Caner’e bir on puan daha!
Benim penceremden, bu ülkenin şu andaki bir numaralı yerli oyuncusu Caner Erkin’dir. Hiçbir oyunda tek saniye oyundan düşmeden dipdiri, canlı, sert ve teknik sunmuştur. Neyse... Geçtiğimiz perşembe bizim ligin yayıncı kuruluşunda Caner’le röportaj vardı. Saha bir kenara, koltukta da ona on numara verdim. Helal olsun!

O Galatasaray’ı hatırlıyor musunuz?
Başlık mı? Hemen açayım. Fatih Hoca’mın İtalya dönüşünden sonra rahmetli Özhan Başkan tarafından göreve getirildiği dönemdi. Hatta son konuşmaya tesadüfen Fatih Hoca’nın açtığı ofiste tanık olmuştum. Neyse... Hoca, bir buçuk yıllık dönemde takıma tam 32 futbolcu transfer ettirmişti. Devre arası gittiğinde ise sadece Cihan, Orhan ve Volkan kalmıştı. Rahmetli Özhan Başkan da bana “Senin Hoca’n beni 55 milyon dolar içeri attı” diye yakınmıştı. Nereden mi geldim buraya? Luyindama ve Andone’nin anlaşmaları dondurulacak; Nzonzi, Mariano ve Nagatomo da satılacakmış. Sizce?

Lefter’i anmak...
Futbolumuzun ordinaryüsü Lefter aramızdan ayrılışının sekizinci yılında hatırlandı ve de anıldı... Bir mini anımı yazayım o zaman... Bir gün tahta tribünlü stadın müdüriyet odasında oturuyorduk. Lefter, idmandan çıkmış, primini almak için odaya girdi. B. Fikret, yani Fikret Arıcan yerinden kalktı ve onu alnından öptü. Ve de dedi ki “Benim için Fenerbahçe’nin en büyük oyuncusu derler ama bence sen benden de büyüksün...” Lefter iki gün önce takımını 1-0 mağlup iken ikinci yarıda bir gol atıp bir de attırarak Kasımpaşa’nın elinden kurtarmıştı. O maça dönersek... Devre arasında soyunma odası kapışma, birbirini suçlama ortamı yaşıyordu. Lefter, lavabodan çıkıp “Durun bre... İkinci yarıda topu bana vereceksiniz, o kadar” diye bağırmıştı. Hakiki futbolsever seni çok özlüyor.

Boşuna voleybol konuşmadık, yazmadık!
...Ve Kadın Voleybol Millî Takımı’mız, grupta yenildiği Almanya’yı Tokyo vizesi maçında resmen yere serdi. Her zaman yazdım ve söyledim; bu ülkede son yıllarda ayakta kalan ve bütün dünyaya meydan okuyan tek takım sporu kadınlar voleyboludur. Kulüplerde Vakıfbank, Eczacıbaşı ve Fenerbahçe gururumuzdur. Zaten şimdilerde efsane diye adlandırdığımız millî takımın yüzde 85’i de bu kulüplerin oyuncularından oluşmaktadır. Federasyon’u, Guidetti’yle ekibini ve bütün oyuncuları yürekten kutlar, alınlarından öperim! Avuçlarım alkışlamaktan yaradır bilesiniz... Yanımda mendil de vardı. Bilin bakalım neden?..

İşte spor gazeteleri!
Yanlış bilmiyorsam iki adet spor gazetemiz var. Şimdi sizlere bunların geçtiğimiz cumartesi günkü sayısından bir bölüm aktaracağım... Fanatik’te, bizim Kadın Millî Voleybol Takımımı’zın Polonya ile oynayacağı yarı final maçının saati 19.30 olarak yer almış... Fotomaç’ta ise bırakın maçın saatini, kiminle ne zaman oynayacağımız bile yok. Doğrusu mu? Rakip Polonya idi doğru ama maçın saati ise 22.45 idi... Demek ki at yarışlarına ayrılan tonla sayfa olmasa vay ki vay!

Kadın elinin değdiği yer!
Kayserispor, Fenerbahçe karşısında sanki yepyeni bir oyun sergiledi. Akıllı, dengeli... Prosinecki tamam da, acaba bunda başkanlık koltuğunda ilk defa bir kadının oturmasının rolü var mı?

Kartal uçar mı?
İkinci yarı başlıyor. Beşiktaş’ta yenilik harekâtı yok. Banko oynayacak sakatlar da hâlâ tedavide... Allah Caner ve Atiba’ya kuvvet versin! Tabii ki Burak’a bol bol koşular imkânı... Oğuzhan mı? Altı ay kampta kalması gerekir sanki...

Gazeteciye fırça ha!
Geçtiğimiz çarşamba akşamı, yani 8 Ocak, kanalları geçerken Habertürk’e takıldım. Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu konuk idi... Karşısında dört gazeteci vardı. Derkeeen programa bir bilge adam bir üstat katıldı. Vay sen misin? Belediye Başkanı, gazetecilere, programı sunana bir yerinden kalkıp tokat atmadığı kaldı. Telefondaki bilim adamına da saydırdı da saydırdı. Peki, ne mi oldu? Hiiiç! Sadece sunucu sıyırtma bir sitemde bulundu, o kadar... Ne mi olmalıydı? Kapatırsın programı veya kimse asıl yetkili “Bu iş burada bitti” der, reklama geçersin. Böylece herkes de haddini bilirdi. Pardon unutmadan; Ekrem Bey, öğrendiğime göre İstanbul’a 1987’de avdet etmişler. Daha durun bakalım, şunun şurasında 33 yıllıksınız!

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları