Top
İsmail Kapan

İsmail Kapan

ismail.kapan@tg.com.tr

29/09/2020

Ermenistan kesin bir ders almadıkça...

Lafı dolandırmaya gerek yok!.. Bu son saldırıyı da, öncekilerini de Ermenistan kendi iradesi ve kararıyla yapmadı. Rusya’nın onayı olmadan tek bir adım atamaz. Peki, Rusya tam olarak ne yapmaya çalışıyor?
 
1980’li yılların sonlarında, henüz daha Sovyetler Birliği dağılmamışken, alevlendirilen Yukarı Karabağ meselesi, Azerbaycan-Ermenistan çatışmasını kademe kademe bugünkü noktaya taşıdı. Yani ateşin fitili başından beri Moskova’dan tutuşturuldu ve Rusya hesabına her zaman Kafkaslarda önemli bir koz, bir kontrol mekanizması böylece oluşturuldu. İşin püf noktası burası. Gerisi teferruat… Anlayacağınız, Rusya istemedikçe Karabağ meselesi çözülmez, çözülemez. Her çatışma sonrasında edilen beylik laflar ortada. Kremlin çocuk kandırır gibi şunları söylüyor: “Çatışmalar derhâl durmalı, diyalog kapısı açılmalı, çatışma yerini diplomasiye bırakmalı…” Bu ifadeler gerçekten içi boş laflar. Sahi diplomaside nezaket ve esneklik olsun diye bazı klişe laflar peş peşe mekanik bir biçimde sıralanır. İşte öyle bir durum… Oyalamadan başka hiçbir işe yarar tarafı yoktur. Diplomatik laf kalabalığı yerine bazen de gerçekleri açık ve seçik biçimde dile getirmek zaruret hâlini alır. İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün Uluslararası Deniz Hukuku ve Doğu Akdeniz Sempozyumunda yaptığı açıklamalar bunun çok çarpıcı bir örneğidir. Sayın Erdoğan şunları söyledi: “Minsk Üçlüsü denilen ABD, Rusya, Fransa bugüne kadar yaklaşık otuz yıldır bu sorunu çözememişlerdir. Âdeta bu sorunu çözmemek için ellerinden geleni yapmışlardır. Şimdi ise akıl veriyorlar. Zaman zaman ise tehdit ediyorlar…”
Evet, Birleşmiş Milletlerin 822 Sayılı kararı ortada. O kararda Karabağ’ın Azerbaycan toprağı olduğu çok net bir şekilde ifade ediliyor ve bu işgalin kaldırılması, Ermenistan’ın bu topraklardan çıkması gerektiği hükme bağlanıyor. Peki, bu karara rağmen, BM, AB, AGİT, Minsk Grubu vs. ne yaptılar şimdiye kadar? Hiçbir şey! 1 milyon Azerbaycan vatandaşı yaklaşık otuz yıldır yerinden yurdundan koparılmış, mülteci olarak hayatta kalmaya çalışıyor. Hâl böyle iken küresel güçler her seferinde Ermenistan’ı koruyup kolluyor, daha da öteye sırtını sıvazlıyor ve onun üzerinden başka işler pişiriyor. Erdoğan’ın ifadesiyle, Azerbaycan’a nasihat edenler, zaman zaman tehdit edenlerin sicili oldukça kabarık. Bunlar Suriye’nin Kuzeyini parselleyip orada üsler kuranlar. Bunlar Koalisyon güçleriyle birlikte Suriye’de cirit atanlar… Bunların sırf kendilerine çalışan akıl ve mantıklarında hakkaniyet, adalet gibi değerler aramayınız. Dolayısıyla bunların vasıtasıyla, ihtilafların adilane çözümlere kavuşturulması asla mümkün değildir. Ve bunlar her zaman kendi menfaatlerini öncelediklerinden, vekâlet savaşlarını sonuna kadar sömürürler.
Ermenistan, Rusya’nın kontrolünde böyle bir vekâlet savaşına teşne olmuş durumda. Aslında içeride ekonomik durumu felaket. Nüfusu üç milyonun altına inmiş, karnını doyurmakta zorlanan vatandaşları göçecek yer arıyor. Yani savaş filan en son isteyecekleri şey. Ama Ermenistan Yönetimi eli mahkûm küresel güçlerin isteği doğrultusunda, kendi insanlarının felaketine zemin hazırlayan maceralara akılsızca dalıyor… Ülkesini vekâlet savaşları için bir terör yuvası hâline getiriyor. Sanki yeni bir Bekaa Vadisi kuruyor topraklarında!.. Sivil insanlara saldırarak savaş suçu işleyen Ermenistan, keskin ve acı bir ders almadıkça akıllanacağa benzemiyor. Aslında çeyrek asrı aşkın zamandır Rusya’nın desteğinde sürdürdüğü işgal, şimdiye kadar çoktan bitebilirdi. İki binli yıllara kadar Azerbaycan’ın iç siyasetindeki istikrarsızlık ve askerî kapasitenin yetersizliği, diğer taraftan egemen çevrelerin hep Ermenistan’ı himaye etmeleri, bugüne kadar uzattı. Ama artık limitler tükeniyor. Azerbaycan kendi göbeğini kendi kesmek noktasına gelmiş bulunuyor. Egemen güçler elbette hep olduğu gibi Ermenistan tarafına oynayacak. Fakat şartların da çok değiştiğini, 1990’lardan bu yana köprülerin altından çok sular aktığını belirtelim…
Bu arada Rusya ve İran’ın hâl ve hareketlerine özel bir dikkat gerekiyor!.. Her ikisi de şu ana kadar girdikleri angajmanları, daha fazla sürdürecek bir ekonomik güce sahip değil. Bu gayet açık. Her ikisi da ambargolar altında eziliyor… İran Güney Azerbaycan’a dair korku ve endişesini hep yanlış reçetelerle gidermeye çalışıyor. Rusya Kafkaslardaki kilit rolünü Ukrayna, Gürcistan ve Ermenistan’da farklı yaklaşımlarla tahkim etmeye çalışıyor. Bu arada Kremlin’in bir taraftan Ankara ile ilişkileri geliştirmeye çalışırken, diğer taraftan Türkiye’yi sınırlamaya ve kuşatmaya yönelik adımları da özellikle attığını görmemek mümkün mü? Elbette hepsi not ediliyor…
Şununla bitirelim; birileri CHP’li emekli diplomat Ünal Çeviköz’e başkentleri karıştırmama konusunda ikazda bulunsa iyi olacak. Monşerlik de bir yere kadar hani!
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp