Top
İsmail Kapan

İsmail Kapan

ismail.kapan@tg.com.tr

24/09/2022

Savaş mı barış mı?..

Yazının başlığını sıradan gibi okuyanlar yanılır… Zira öyle laf olsun diye sorulan bir soru değil. Bir dünya savaşına kadar tırmanma tehlikesi gitgide yükselen süreç söz konusu. Putin “Blöf yapmıyoruz” diyor!..

 

Evet, Putin "Blöf yapmıyoruz" diyor. Bunu 24 Şubat’tan önce de söylemişti!

Ama bazıları orta yerdeki bütün işaret ve gelişmelere rağmen, işlerin bu noktaya geleceğini beklemiyordu sanki. Kimlerin yanılıp yanılmadığı artık çok önemli değil.

Çünkü düne göre yani 24 Şubat öncesine nazaran, bugün çok farklı bir noktadayız. Batı’nın Ukrayna’ya verdiği askerî destek savaşı uzatmaya yaradı belki.

Velakin bundan sonrası için yararlı mı yoksa zararlı mı olacağını iyi değerlendirmek gerekiyor. Askerî harekâta girişmeden evvel, Rusya cenahı, Amerika ile Ukrayna ve diğer meseleler konusunda masaya oturma isteğini mükerrer şekilde gündeme getirdi. Ancak Biden ve Yönetimi hiç oralı olmadı. Putin Ukrayna’ya asker sokarken, bir taraftan da nükleer silah tatbikatını gerçekleştirerek, işlerin nerelere varacağını ve bu konuda ülkesinin kararlılığını ortaya koymuştu. Buna rağmen, Batı cenahı beklenen değerlendirmeyi yapmadı. Tam aksine Rusya’yı uzayacak savaşla yıpratıp zayıflatmak ve böylece tehlike olmaktan çıkarmak gibi bir hesabın içine girdi. Açıkçası Rusya’nın hem güç ve kapasitesini hem de stratejisini yanlış okudular. Okudular derken aslında tekil ifade daha doğru olur. Yani ABD böyle okudu ve Avrupa Birliği de mecburen ona uydu…

Şimdi AB bir taraftan kapıyı çalan uzun ve dondurucu bir kışı nasıl geçireceğini düşünürken, diğer yandan bu gidişata nereye kadar dayanabileceğini, daha doğrusu dayanıp dayanamayacağını kestirmeye çalışıyor…

Bu arada ABD ve AB’nin askerî destekleriyle, Ukrayna belli ölçüde etkili bir direnişi göstermekle, savaşı da kazanabileceği gibi rasyonel olmayan bir zehaba kapılmış durumda. Rusya ise, Batı’nın hâlâ daha bütün tahrik ve küçümsemeleri karşısında, kendi hesabını ilk günden aynı doğrultuda yapıyor. Kırım’da yaptığı gibi, hâlen işgal etmiş olduğu Ukrayna’ya ait Donetsk, Luhansk, Herson ve Zaporijya bölgelerinde referandum yaptırıyor. Bu referandumu tabii ki dünya tanımayacak.

Lakin Kırım’da olduğu gibi Rusya bildiğini okumaya devam edecek. Üstelik bu toprakları bundan böyle “Rus toprağı” statüsünde tanımlayarak, Ukrayna ordusunun buralara yapacağı saldırıları kendi ülkesine yönelik olarak kabul edecek ve ona göre karşılık verecek. Daha da ötesi, buralara karşı yürütülecek askerî operasyonlarda, Batı silahlarının kullanılması o zaman çok daha farklı bir tepki görecek. İşte bu noktada Moskova Yönetimi, yeniden ve güçlü şekilde Batı’yı ikaz ederek, kendi topraklarını korumak için gerek gördüğü takdirde taktik, stratejik her türlü nükleer silahı kullanmaktan çekinmeyeceğini tekrar tekrar hatırlatıyor. Bu çıkışlar hiç de hayra alamet değil!..

Gelgelelim bir dünya savaşı tehlikesine rağmen, savaşı durdurmak yerine onu körüklemekten geri durmayan bir Batı söz konusu…

Mevcut ortamda, savaşın daha fazla büyümemesi ve mümkün olan en kısa zamanda sona erdirilmesi için samimi olarak gayret gösteren tek ülke Türkiye ve onun lideri Cumhurbaşkanı Erdoğan. İlk günden beri ara buluculuk rolü için gerçekten tarafsız ve hem Rusya hem de Ukrayna ile diyaloğu sürdüren, bu arada İstanbul’da iki ülke dışişleri bakanlarını bir araya getirip barış için etkili bir adım atan tek ülke yine Türkiye. Tahıl koridorunun açılmasında en büyük rolü oynayan keza Türkiye. Son olarak, Rusya ile Ukrayna arasında iki yüz esirin takasında ara bulucu olan Türkiye. Cumhurbaşkanı Erdoğan BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada her iki taraf için onurlu bir çıkışın sağlanması hususunda, bütün aktörlerin gerekli çabayı göstermesi gerektiğini seslendirdiği gibi, ikili görüşme yaptığı bir düzineden fazla devlet ve hükûmet başkanına da aynı telkinde bulundu. İşte bu noktada savaş mı, barış mı sorusunu tekrar sormak gerekiyor...

Maalesef dünya barışı çok büyük bir tehdit altında. Gelin görün ki, birileri hâlâ daha Rusya’yı Ukrayna savaşında alt edeceğim diye, büsbütün gölgesine girilen tehlikenin farkında değil. Veya öyle bir görüntü veriliyor. 24 Şubat öncesindeki diyalog ve masaya oturma tekliflerini görmezlikten gelen aktörler, Şanghay İşbirliği Teşkilatı zirvesinde “Savaşı bitirmek istiyoruz…” diyen Putin’i, yine duymazlıktan geldi. Hatta bazıları Putin’in bu sözlerini bir zaaf veya yaklaşmakta olan yenilginin yansıması gibi değerlendirdi. Ne var ki her ikisi de gerçekleri yansıtmıyor. Netice olarak “savaşın kazananı olmaz” gerçeğini hatırdan çıkarmadan, barış için bütün imkânların seferber edilmesinden başka çare görünmüyor!..

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp