Top
İsmail Kapan

İsmail Kapan

ismail.kapan@tg.com.tr

17/07/2021

Virüs mesafesi, fren mesafesi!..

Salgın hastalıkta normalleşmeye doğru yol alalım derken, tersi yönde endişe verici gelişmeler yaşanıyor… Vaka sayısı yeniden yedi binlere tırmandı. Bu iyi bir durum değil. Sonbaharı tehlikeye atmayalım!
 
 
Geçen aralık ayı sonlarında, vaka sayısı 33 binlere tırmandığında bayağı telaşlanmıştık… Neyse ki o noktalarda tırmanış durdu ve ibre aşağıya dönmeye başladı. Altı aylık uzun bir mücadeleden sonra, vaka sayısının yeniden beş binlerin altına inmesi, toplum olarak bizi hem sevindirdi hem ümitlendirdi. İlgili ve yetkili mercilerin sürekli ikazlarına ve yaşanan bunca acı olaylara rağmen, maalesef bir kesim öteden beri sergilediği sorumsuz tavrından bir türlü vazgeçmedi!.. Bu tipler, maske, mesafe ve hijyen şartlarına dikkat etme noktasında, hep aykırı yönde gitmeyi bir marifet sandılar. Tek başına bunların yanlış tutumunun eseri değil elbet. Salgının istenilen seviyede kontrol altına alınamamasının içeriden ve dışarıdan kaynaklanan pek çok başka sebebi de var. Mesela aşı konusunda, bütün uğraşılara rağmen, üretici şirketlerin taahhüdünü yerine getirememesi ve bunların mensubu olduğu ülkelerin kendi toplumlarını önceleyen politikaları sebebiyle çok ciddi aksamalar, gecikmeler oldu. Diğer taraftan virüsün yeni yeni varyantlarının peş peşe değişik ülkelerde baş gösterip, hızla başka memleketlere de sıçraması, bu konudaki mücadeleyi ciddi biçimde sekteye uğrattı.
Tam da Türkiye aşı tedariki konusunda, önemli ölçüde zorlukları aşıp, gerekli stoku yaptığı bir sırada, bu defa bizden kaynaklanan başka bir problem çıktı. Türkiye’nin günlük bir buçuk milyon dozun da üstünde kapasitesiyle, belirlenen takvim içinde hızla nüfusun büyük çoğunluğunu aşılayıp, genel bağışıklık seviyesini yakalama fırsatı doğmuşken, nedense aşı olmaya karşı bir isteksizlik ve ilgisizlik baş gösterdi!.. Hâl böyle olunca hedeflenen rakamlar yakalanamadı. Dünyada milyarlarca doz aşı uygulandı ve bunun klinik sonuçlarına dair sayısız açıklama ve değerlendirme yapıldı, aşının yan etkileri konusunda her gün izahat veriliyor. Ama birileri ne hikmetse bir türlü ikna olmuyor… Genel bağışıklığı sağlayamadan, virüsle nasıl ve hangi yollardan mücadele edebileceğiz ki? Avrupa ülkeleri, yaşanan üçüncü veya dördüncü dalga tehlikesine karşı yeniden çok katı tedbirleri devreye alma konusunda kararlar alıyor. Biz de şayet bu yaz bitmeden, virüsü belli sınırlara hapsetmeyi başaramazsak, eylül ayında okulları nasıl açacağız? İki yıla yakın zamandır zaten doğru dürüst eğitim-öğretim yapılamazken, bir sezonu daha mı tehlikeye atacağız? Bütün dünya hâlihazırda en etkili mücadele yolu olarak aşıyı işaret ediyor. O hâlde neden biz elimizdeki imkânları gecikmeden en hızlı şekilde kullanmayalım? Bu arada, dokuz günlük Kurban Bayramı tatilinde şayet gerekli dikkat ve hassasiyeti gösteremezsek, memleketlerine ve tatil beldelerine giden milyonlarca insan dönüşte, salgının yayılmasına ne kadar katkıda bulunacak acaba? Daha önceki bayramlarda yaşananları hatırlayalım lütfen!.. Görüldüğü üzere virüsün hiç de şakası yok!..
Onun için bu bayramda bilhassa maske ve sosyal mesafe kaidesine dikkat edelim. Bilelim ki, virüs asla bayram iznine çıkmayacak! O hâlde virüs mesafesine yani 1,5 -2 metre aralığına uyalım. Virüs mesafesi demişken, fren mesafesini de unutmayalım. Yollara dökülen yüz binlerce sürücünün her zamankinden ziyade dikkatli olması gerekiyor. Bu dikkat noktalarının en başında da fren mesafesi geliyor… “Bize bir şey olmaz” diyerek, kuralları çiğnemeyi marifet sanan gafiller, ne yazık ki çok sayıda trafik kazalarına sebebiyet veriyorlar. Aynı şekilde virüse karşı gerekli dikkat ve özeni göstermeyenler de, sadece kendilerini değil, en yakınlarından başlayarak başkalarının da sağlığını ve hayatını tehlikeye atıyorlar. Böyle sorumsuzluklar kabul edilebilir şey değil. İki doz aşısını olduğu hâlde, bayramda ana baba ziyaretine gidecek bazı insanların ayrıca test yaptırdığını görüyoruz. Her ihtimale karşı taşıyıcı olarak, yakınlarının sağlığını tehlikeye atmama konusunda, örnek bir hareket sergiliyorlar. Gönül ister ki, herkes bu derece sorumlu ve dikkatli olsun… Bayram sevinci yaşayacağız, yaşatacağız derken, başka üzüntülere kapı aralanmamalı. Ne virüsün yayılmasına ne de trafik kazaları yaşanmasına ahmakça davranışlarla sebebiyet vermemeliyiz.
Bu konuda bizden istenen şeyler öyle çok zor işler de değil. Sadece biraz sorumluk, dikkat, hassasiyet, başkalarının haklarına saygı... Bakınız vaka sayıları yeniden yedi binlere tırmandı. Dikkat, dikkat!..
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp