Top
22/03/2020

GLOBAL TEHDİDE BAKIŞ

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi ve Dijital İletişim Araştırmacısı Doç. Dr. Ali Murat Kırık
murat.kirik@marmara.edu.tr
 
Sosyal medyada korku virüsü!
 
SPOT1
Türkiye’de ilk koronavirüs vakasının açıklandığı 11 Mart tarihinde toplam 747 bin 862 adet paylaşım yapıldığı görülmüştür. Bazen özellikle anonim hesaplarla insanların hassas noktalarından faydalanılmakta ve bir korku atmosferinin oluşturulması amaçlanmaktadır.
 
SPOT2
Daha önceki yıllarda tehlike yayan SARS ve domuz gribinin niçin insanları yeni tip koronavirüs kadar etkilemediği sorusu akıllara gelmektedir. Bu salgınların yaşandığı dönemlerde bilindiği üzere sosyal medya günümüzdeki kadar yaygın değildi!
 
SPOT3
Sanal ortamda korkak bir toplum için algı operasyonları yürütülmekte.
 
 
Başlangıçta Çin’de görülen, ardından bütün dünyaya yayılan ve salgın hâline gelen yeni tip koronavirüsü (Covid-19) Dünya Sağlık Örgütü (WHO) pandemik bir hastalık olarak ilan etmişti. Türkiye’ye yaklaşık üç ay sonra gelen ve 120’den fazla ülkeye hızlı bir şekilde yayılan koronavirüsün resmî olarak tespit edilemese de Çin’in Hubei eyaletinde bulunan Wuhan şehrindeki “Huanan” isimli bir deniz ve et ürünleri pazarından kaynaklandığı düşünülmektedir.
Koronavirüs salgınına yönelik haberlerin hızlıca yayılması ve dünya genelinde ses getirmesinin altında Web 2.0 adı verilen etkileşimli web teknolojisi yer almaktadır. Sosyal paylaşım ağları ise Web 2.0 tabanı üzerine kurulmuştur. Sosyal medyada her kullanıcının özgür bir şekilde içerik üretebilmesi demokratik katılım açısından son derece önemlidir. Ancak sosyal medyanın dezenformatif ve manipülatif paylaşımlara imkân tanıması ise denetimsiz yapının meydana getirdiği bir durumdur. Özellikle insanlığı ilgilendiren toplumsal olaylarda sosyal medyanın rolü ve tesiri ön plana çıkmaktadır. Kitleleri yönlendirme gücüne sahip sosyal medya aracılığıyla bilgiye ve içeriklere ulaşım kolay olsa da; salgın, deprem, sel vs. tabii afetlerde birtakım olumsuzluklar meydana gelebilmektedir. Özellikle anonim, bot, sahte ve troll hesaplarla insanların hassas noktalarından faydalanılmakta ve bir korku atmosferinin oluşturulması amaçlanmaktadır.
 
KORONAVİRÜS NİÇİN HIZLA YAYILDI?
 
ABD’de bulunan Yale Üniversitesi’nde Virolog olarak görev yapan Prof. Dr. AkikoIwasaki’nin koronavirüse yönelik önemli çalışmaları bulunmaktadır. Yeni tip koronavirüsün gerek ölüm ve gerekse de yayılma hızı oranlarını diğer virüslerle kıyaslayan Prof. Iwasaki, yeni tip koronavirüse karşı bağışıklık sistemimizin gelişmediğini ifade etmiştir. İlk defa 2002 yılının kasım ayında yine Çin'de ortaya çıkan SARS virüsü de yeni tip koronavirüs kadar olmasa da bir salgın durumuna gelmiştir. Yine insanların çoğunluğu Çin’de hayatını kaybetmiştir. A tipi influenza virüsü olarak da nitelendirilen H1N1 virüsünün neden olduğu bir grip tipi olan domuz gribi ise 2009 yılında yayılmaya başlamıştır. Bu virüs Meksika’da ortaya çıkmış ve kitlesel bir salgın hâlini almıştır. Toplumsal olarak fertleri derinden etkileyen bu virüs de birçok sağlık problemi meydana getirmiş hatta can kaybı yaşanmasına sebep olmuştur. SARS ve domuz gribinin niçin toplumu yeni tip koronavirüs kadar etkilemediği sorusu akıllara gelmektedir. Bu salgınların yaşandığı dönemlerde bilindiği üzere sosyal medya günümüzdeki kadar yaygın değildi. İnsanlar genel olarak gazete, dergi, radyo, televizyon gibi geleneksel iletişim araçlarından haber almaktaydılar. Fakat günümüz itibarıyla sosyal medyanın gücü ve etkisi geleneksel medyanın oldukça ötesine geçmiş, kullanıcı sayısı giderek yükselmiştir.
 
SOSYAL MEDYA İSTATİSTİKLERİYLE KORONAVİRÜS!
 
Yeni tip koronavirüs sosyal medyada da hızlı bir şekilde yayılmaya başladı. Panik ve kaos ortamının meydana gelmesiyle birlikte sosyal medyada paylaşılan içerik sayısı giderek artmaya başladı. Sosyal medya ölçümleme ve analiz şirketi AdbaAnalytics ve TheBrand Age dergisinin birlikte gerçekleştirdiği araştırma dikkat çekici sonuçları barındırdı. 21 Ocak 2020 ila 11 Mart 2020 aralığını baz alarak hazırlanan raporda sosyal medya kullanıcılarının koronavirüse yönelik konuşmaları ve paylaşımları detaylı bir şekilde analiz edildi. Ölüm vakalarının artmasıyla birlikte insanların sosyal medyadan bilgi elde etmek istediği sonucu açık bir şekilde ortaya çıktı. Ayrıca sosyal medya kullanıcıları doğru bilgiyi elde etmek için başta Dünya Sağlık Örgütü olmak üzere resmî kurum ve kuruluşların hesaplarını takibe aldı. En çok paylaşım yapan ülkeler arasında Japonya %23,13’lük oranıyla ilk sırada yer aldı. Amerika ise %22,53 ile ikinci sırada görüldü. Sırasıyla Güney Kore %3,52 ile üçüncü, Britanya %3,33 ile dördüncü, Fransa %3,15 ile beşinci durumda kendisine yer buldu. Türkiye’de ise bu periyotta oran %2,20 oldu. Ancak araştırmanın Türkiye’de koronavirüs vakasının görülmediği bir dönemde yapıldığının altını çizmek gerekiyor. Zira bu süreçten sonra paylaşımların gittikçe arttığını söylemek mümkündür. Ülkemizde ilk vakanın açıklandığı 11 Mart tarihinde toplam 747 bin 862 adet paylaşım yapıldığı görülmüştür. Paylaşım sayısının ilerleyen günlerde daha da artacağını tahmin edebilmek mümkündür.
 
AMAÇ KORKU VE PANİK ATMOSFERİ OLUŞTURMAK…
 
Şu bir gerçek ki kriz dönemlerinde, denetimi zor ve içeriklerin hızlı bir şekilde yayıldığı sosyal medya platformlarında, sosyal medya teröristleri ortaya çıkmaktadır. Tabiri caizse sanal ortamda fırsat kollayan bu kişiler dezenformatif ve manipülatif içerikler aracılığıyla gerçekleri saptırmak, hedef çarpıtmak, algı oluşturmak amacıyla sahte ve anonim hesaplar oluşturmaktadırlar. Dünyaya yayılan "Koronavirüs" gibi salgın hastalıklar sürekli vurgulandığı gibi dünyanın global problemidir. Bu hastalığı kötü amaçlarla kullanan sosyal medya teröristleri, halkı paniğe, endişeye sürüklemeyi amaçlamakta, böylelikle kaos ortamı oluşturmayı hedeflemektedirler. Vatandaşların sağlık konusundaki hassasiyetlerini bilen bu kişiler sosyal medya platformlarında ve anlık mesajlaşma uygulamaları gruplarında sahte ses kayıtları ve görsellerle yanlış yönlendirme yapmaktadırlar. Çin’de meydana gelen vakalar fütursuzca sosyal medyada servis edilmekte, anlık mesajlaşma uygulamalarında Türkiye’nin koronavirüse yönelik bilgileri, ölüm sayılarını sakladığı, çarpıttığı tarzında manipülatif içerikler paylaşılmaktadır. Bu şekilde güven mekanizmasının ortadan kaldırılması hedeflenmektedir. Teyit edilmemiş, karşılaştırılmamış bilgilerin panik havasında paylaşılması sosyal medya teröristlerinin ekmeğine yağ sürmekte, endişe ve risk faktörlerini ortaya çıkarmaktadır.
Sanal ortamda içe kapanık, korkak bir toplum oluşturulmasına yönelik algı operasyonları yürütülmektedir. Zira Türkiye bu konuda üstüne düşen vazifeyi fazlasıyla yerine getirmiştir. Özellikle başta Sağlık Bakanı Fahrettin Koca olmak üzere bütün sağlık çalışanlarını bu safhada yürekten kutlamak gerekiyor. Zira, Bakan Koca sosyal medyayı da aktif kullanarak gerekli bilgilendirme ve açıklamaları yapmaktadır. Koca, yeni tip koronavirüsle alakalı sosyal medya ve WhatsApp'tan "gizli belge" adıyla yayılan görselin de gerçek dışı olduğunu yine Twitter hesabından duyurmuştur. Bu tarz paylaşımlar yapan 29 kişi Emniyet Genel Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı ekiplerince tespit edilmiş ve haklarında adli işlemler başlatılmıştır.  Yine İçişleri Bakanlığı, sosyal medyada asılsız ve provokatif 'koronavirüs' paylaşımları yaptığı tespit edilen 93 şüpheliden 19'unun gözaltına alındığını açıklamıştır. Kısacası bu olay oldukça ciddi ve tehlikelidir.
Sosyal medyada vatandaşın endişesinden nemalanmaya çalışan kişiler sahte bilgileri sunarak vatandaşın yanlış yönlendirilmesini de amaçlamaktadır. Koronavirüse yönelik gerçek dışı paylaşımlar yapan bu kişiler psikolojik baskı da oluşturmaktadır. Tüm toplumun el birliğiyle birlikte mücadele ettiği koronavirüs konusunda ayrıştırıcı, kışkırtıcı mesajlar paylaşılarak suni gündem oluşturulması hedeflenmektedir. Toplum huzur ve refahının ortadan kalkması arzulanmaktadır. Dijital bilince gereken düzeyde sahip olmayan kullanıcılar bu tarz paylaşımlara hemen inanmakta ve içerikleri paylaşmaktadırlar. Tam bu noktada devletin resmî kurum ve kuruluşlarından haber, bilgi gelmedikçe asılsız paylaşımlara hiçbir şekilde itibar edilmemelidir. Çünkü yapılan bir paylaşım yüzlerce insanın korku ve panik havasına kapılmasına sebep olabilmektedir. Nitekim kolonya ve makarna gibi ürünlerin hızlı bir şekilde tükenmesinin altında yatan temel etmenlerin başında da endişe havasının var oluşu gelmektedir.
 
SONUÇ OLARAK…
 
Bu safhada Batı medyasının da Türkiye’ye yönelik algı yönetimi devam etti. Görseller ve içeriklerle Türkiye’nin prestij kaybı yaşaması amaçlanmıştır. Türk medyasının ise hemen hemen üzerine düşen görev ve sorumluluğu yerine getirdiğini söyleyebilmek mümkündür. Tabii koronavirüs salgınına yönelik birtakım iddialardan da bahsetmek gerekmektedir. Özellikle Çin’in yeni kripto parası Dijital Yuan’ı piyasaya sürecekken virüsle boğuşması birtakım çevrelerce sorgulanmıştır. Sosyal medyadaki bilgi kirliliğinin önüne geçilmesi adına yerli ve millî sosyal paylaşım ağlarının oluşturulması ve yaygınlaştırılması artık elzem duruma gelmiştir. Toplumsal dinamizmin had safhaya ulaştığı dönemlerde doğru bilgiyi almak çok zordur. Sanal ortamda karşılaştırma ve teyit yoluna gidilmeli ve elbette sosyal medya okuryazarlığı yaygınlaştırılmalıdır. Burada hepimize önemli görev ve sorumluluklar düşmektedir. İnşallah bu virüs dünyaya, insanlığa ve ülkemize ciddi zarar vermeden yok olur...
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp